20 Nisan 2015 Pazartesi

"BABALAR" ve "BABAM" ÜZERİNE










Güzel dilimiz Türkçe, bu sanal ortamda hoyratça, bilmesi gerekenlerin de bilgisizce kullandığı bir dil durumlarına düşürülse de, tadı tuzu olan deyimleriyle, atasözleriyle, mecaz anlamlı sözcükleriyle tadına doyulmaz bir dildir. “Ana” ve “baba” üzerine de pek çok deyimimiz vardır. Bugün Babalar Günü. Ben de yazıma “baba” ile ilgili deyimlerle başlamak istedim.
Baba adam: Ağırbaşlı, temiz yürekli, iyiliksever, yaşlıca, olgun adam
Baba değil iskele babası: Hayırsız, ilgisiz, duygusuz, acımasız baba
Baba hindi gibi kabarmak: Hiddetlenmek, şişinmek
Baba nasihati: Kendinden daha küçük ya da daha deneysiz birine verilen öğüt
Babaları tutmak: Öfkelenme
Babana rahmet: "Allah senden razı olsun." gibi, hoşnutluk anlatan bir deyim. Bir söze ya da işe olumlu bir yolda karışan kimseye söylenir.
Babana yuttur: Sen onu külahıma anlat, kimi kandırıyorsun?
Babanın malı mı?: Bir şeyi haksız ve hoyratça kullananları uyarıp kınamak için söylenir.
Babanın oğlu mu?: Bir kimseyle ilgilenmenin gereksizliğini anlatır.
Babanın şarap çanağına : Hoşnutsuzluk belirten kötü söz.
Babasına rahmet okumak: Birisi için iyilik düşünmemek
Babasının hayrına: Salt iyilik olsun diye, hiçbir çıkar gözetmeksizin
Babasının malı gibi kullanmak : Kullanılmasında bir kısıntı ya da sakınca olmamak
Babasının oğlu: Her bakımdan babasına benzeyen evlat, hık demiş babasının burnundan düşmüş.
Babasız oğlan doğurtmak: Bir şeyde zorluk çıkartmak.
Baba ocağı: Babadan kalma yer, yurt, doğup büyüdüğümüz, yaşadığımız ev
*****
Şu yaşadığımız gök kubbe altında ABD dışında babaların, annelerin özveride bulunduğu başka ülke yok mu? Nedense Anneler Günü'nün de Babalar Günü"nün de tarihçesine bakınca bu günlerin çıkış yeri ABD'dir. Uyguladıkları ekonomik düzene katkıda bulunmak temeline dayanan bu günler diğer ülkelerde de benimsenmiş, özellikle önem verilen Anneler Günü'nün yanına "Bir de Babalar Günü olsun." düşüncesiyle bu pazar kutlanacak olan biz babaların günü eklenmiştir.
Ben içtenlikle söylüyorum, bunları yazarken kutlanan bu günlerin manevi değerini küçümsemiyorum. Nasıl ortaya çıkarsa çıksın, hangi amaçla çıkarsa çıksın kutsal değerlerimiz olan "ana" ve "baba"yı anma günlerimizdir bu günler.
Şimdi bu yazıyı yazarken televizyonda şöyle bir haber var:
"Koronaya yakalanan bir cerrah ölüm döşeğinde, çok mutlu olduğu ailesine el sallayıp veda ediyor. Bu mutlu aile babası, sanatsal yönleri de olan doktor baba olarak eşine ve çocuklarına sevgisini yolluyor."
Haberi sizler de dinlemişsinizdir. Mutlu ailenin direği olan bu babanın, bu doktorun vedasını izlerken ağlamamakta zorlandım.
Anne; sevgi doludur. Onun sevgisi, şefkati "ana kucağı" sözünde anlamını bulur. Babalar, onlar kadar sevgisini dışa vuramasa da aynı duygular onda da vardır. Baba koruyucudur, bu özelliği de "baba ocağı" sözünde anlamını bulur.
Babam hakkında duygularımı yazmadan önce "alıntı" olan şu satırları da paylaşmadan edemedim:
"Hep annelik yüceltilir, onun yanına ayıp olmasın diye babalık da eklenir. Anneler Günü'nün bütün ihtişamına, şatafatına, her yerde vurgulanıp ve insanları harekete geçirmesine rağmen, Babalar Günü, yasak savarcasına öylesine geçiştirilir.
Evin dış kapı mandalı gibidir çoğu zaman. Evin en yalnızıdır Bu yüzden en son babalar duymaz mı? Ya saklanır ya yalan söylenir ya da paylaşma gereği duyulmaz. Bunda elbet hoşgörüsü az babanın da suçu ve katkısı vardır; ama yine de ne yapsa yaranamaz, yakınlaşamaz. Belki çocuklarıyla yakınlaşmak ister; ama malum ataerkil kurallar, toplum baskısı, utanç duygusu buna engel olur, ne sevdiğini gösterebilir ne de sevilmek istediğini."
Bu düşüncelerin bazı yerlerine katılmayabiliriz; ama cümlelerin çoğu da babayı doğru tanımlıyor.
Öyle ya da böyle, ben de kalemimden dökülen dizelerle bu günde babamı anlatıyorum, okuyanlar belki kendi babalarıyla benzerlikler de kurabilir:
***

BENİM BABAM / ADI HASAN

Dinlerken
Fatih Kısaparmak’tan o türküyü
Ağlayacak gibi olurum, hüzünlenirim
Bugün yine dinledim ve dedim ki:
“Bir yazımda  anlatmıştım anamı
Onun yanmayan ellerini
Toprak yüzünü ve de sessizliğini
Hakkı kalmasın bende
Şimdi de anlatayım
O sert görünüşlü
Arkadaş olamadığımız
Yanında ayaklarımızı uzatamadığımız
Yufka yüreğini ihtiyarlıkta anladığımız
Babamı”


İnce, uzun bir adamdı
Ellili yıllarda mideden ameliyatlı
İçmezdi köydeki tulumbanın sert, kumlu suyunu
Rahmetli ağabeyimle
Gölyeri’ndeki pınardan getirirdik testilerle
Kimse dokunamazdı
Bilirdi herkes Hasan Çavuş’un huyunu

Memurdu Tarım Kredi’de
Sigarası önceleri Yenice, sonra Maltepe
Yıllarca çalıştı kendi köyünde
Sonra tası tarağı toplayıp gitti
Sivrihisar Dümrek’e
Kaman Savcılı’da geçti görevde son on yılı
Kafasındaydı hep sekiz köşe kasketi
Beş çocuk büyütüp
Üçünü okuttuğuna göre
Vardı aldığı azıcık memur maaşının bir bereketi

Çocuktuk ya
Üç beş gün eve gelmese babam
Özgür olurduk
O günler biz çocuklar için evde yaşanırdı bayram


Kooperatif memuruydu
Çok tanınırdı ve de sayılırdı çevre köylerde
Hangi köye düğüne gitse
Serili olurdu iki döşek yerde

Sessiz sakin emekliliğini
Kırk yıllık dostlarıyla
Ve altmış yıl eşi olan anamla yaşarken
Düştü, ona bunları çok gören onulmaz derde
Gençliğinde yüzü pek gülmese de
İhtiyarlığında üzülürdü hastalığına
Ağlardı hep
Bu hareketli adam
Ve on yıllık hastalığı boyunca tüm sıkıntılarını çekti
O gül yüzlü, sessiz anam

Çok sevmişler ki birbirlerini
Bin dokuz yüz doksan dokuzda
Biri martta bir temmuzda
Çekip gittiler bu dünyadan
Torunlarının gaziliğini
Ortanca oğullarının acısını duymadan
Şimdi herkes iyi
Rahat uyuyun köy mezarlığında yan yana
Anam babam

......................................

Numan Kurt



YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...