26 Temmuz 2022 Salı

"HANIM KIZLAR KIZLAR"


“Hanım kızlar kızlar
Canım kızlar kızlar
Bezenmiş düğüne gider
Elma yanaklı kızlar"
***
"Sen aklıma mukayyet ol Tanrım!” diye kullandığımız bir söz vardır. Nerede kullanırız bu sözü? Akla, mantığa, gerçeğe aykırı sözler, davranışlar, olaylar karşısında şaşkınlığımızı anlatmanın değişik bir anlatımıdır bu söz. Burada günlük konuşma dili içinde pek kullanmadığımız “mukayyet” sözcüğü bu cümledeki anlamıyla “korumak, gözetmek” demektir.
Hatırlarsınız 11 Eylül 2001'de El Kaide denen şeriatçı örgütün yüksek binalara uçakla gerçekleştirdikleri saldırıları. İşte onu seyrettiğimiz gün tahmin ediyorum ki çoğu insanın ağzından bu cümle dökülmüştür.
Karşımızda, sözünün başı sonu olmayan biri habire saçmalıyorsa ona karşı bu sözü söylemek yine uygundur.
Eh, asıl anlatmak istediğim şu. Yapacak olumlu işleri kalmayanlar, yirmi yıllık uzun yönetim dönemleri sonucunda ülkeyi bugünkü duruma getirenler hayret edilecek bir anlayışla “hanım kızımız” sözüne taktılar. Muhalefet lideri, Cumhurbaşkanı'na çevirmenlik yapan hanımefendi için bu sözü kullanmış.
Yoldan geçen yüz kişiyi çevirip sorsam “Bir genç kadına yaşça kendisinden büyük birinin 'hanım kızımız" demesinde bir kabalık, hakaret, sakınca var mı?” desem inanın güler geçerler. Sözün geçtiği bölümü okudum, paragrafın anlamından alaycı bir tavır da sezmedim.
Soyadı tuhaf bir bakan çok sinirlenmiş, atmış tutmuş. “Hanım kızımız” denen çevirmen arkadaşımız avukatı aracılığıyla mahkemeye vermiş. Yandaş medya bu sözde ne varsa “mal bulmuş mağribi” misali eleştirmek için balıklama atlıyor. Oysa o gazete ve televizyonlarda görüşü ne olursa olsun mantklı, sağduyulu basın emekçileri de var. Demek ki “yandaşlık” gören gözleri kör, duyan kulakları sağır ediyor.
Halk pahalılıktan ezim ezim ezilirken, alınıp satılan her şey bir yılda üç katı fiyata çıkarken, işsizlik alıp yürümüş, özellikle gençler boş gezerken, daha çözülecek bin bir sorun varken nasıl bir mantıksa adamların gündemi “hanım kızımız” sözü oldu. Güler misin, ağlar mısın?
***
O zaman ben size biraz gözlem, biraz kurgu ile oluşturduğum birkaç “hanım kız” öyküsü anlatayım:
Askerden yeni gelen İsmail, köyündeki komşu kızı Zeynep'e tutkundur. Daha kısa saçları uzamadan annesine “Ana, artık bana Zeynep'i isteyin. Başkası dünür gitmeden söz kesin!” der. Babadan biraz çekindiği için pilavın ortasına tahta kaşığı dikemez. Ana, bu işlerde ilk başvurulan kişidir.
Ümüş ana ve komşu kadın Ayşe teyze, ağız yoklamak, dünür geleceklerini bildirmek için Zeynep ve ailesinin oturduğu eve uğrarlar. “Buyrun gelin!'” oluru alınır.
Ailenin büyüğü Durmuş dede, baba, ana bir akşam İsmail'e Zeynep'i istemek için düşerler yola.
Hoş beş, hal hatır sorma derken Durmuş dede sözü getirir asıl konuya:
-Mehmet oğlum, geliş sebebimizi biliyorsun Allahın emri, peygamberin kavliyle Zeynep hanım kızımızı İsmail oğlumuza istiyoruz.
Zeynep'in babası Mehmet çok hevesli görünüp hemen “Olur!” dememek için:
-Anladım Durmuş amca; efendi oğlumuz İsmail'i biz de severiz; ama önce bizim de bir düşünüp büyüklerimize, kızımıza danışmamız gerekir. Durumu yakın zamanda biz size bildiririz.
Köy yerlerinde böyle dünürcülüklerde nedense kız babaları “hanım kızları” için o anda “Evet!” demezler. Dünürcüleri bir iki kere daha yorarlar.
Bakın burada “hanım kızımız” ve “efendi oğlumuz” sözleri ne kadar yakışmış konuşmalara.
***
Köyün beş sınıflı, tek öğretmenli küçük ilkokulunda beşinci sınıfı okuyan Zehra sınıfın en çalışkan, atak, ilkokuldan sonra da okuması gereken öğrencisiydi. Öğretmen Ziya Bey, bu çocuğun ortaokul, daha sonra, lise ve üniversite okumasını çok istiyordu. Köyde ilkokulu bitirdikten sonra ortaokula, altı yıllık yatılı öğretmen okuluna giden erkek öğrenciler vardı.
Bir yolla Zehra'nın babası bu okula gönderme işine razı edilmeliydi. Kızların okuması için de bu ilk örnek olurdu. İşi çiftçilik olan Rıza'yla konuşmaya karar verdi Ziya öğretmen.
Son ders zili çalmış, öğrenciler birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar evlerine fırlamak üzereyken Ziya Bey:
-Zehra, sen gel bakayım buraya!
-Buyur öğretmenim!
-Eve gidince babana “Öğretmenimiz yarın saat 12.00'de seni okulda bekliyor.” diyeceksin.
-Ne için çağırdığınızı sorarsa ne diyeyim öğretmenim?
-Bana söylemedi, kendisi seninle konuşacakmış dersin.
O zamanlar cumartesi öğleye kadar da ders yapılırdı. Öğleyin çocuklar dağılınca geldi okula Zehra'nın babası Halil. Merak içindeydi, acaba Zehra bir yanlış mı yapmıştı?
-Ooo Halil hoş geldin, odama gel, biraz konuşalım seninle.
-Buyur hocam, çok meraklandım, sorun nedir?
-Sorun falan yok Halil, güzel şeyler anlatacağım sana.
Oturdular, hal hatır sorma konusu bitince Ziya Bey:
-Bak Halil, Zehra hanım kızımız bu okuldaki en çalışkan en zeki öğrenci. Zehra'nın ilkokuldan sonra da okuması gerekir. Bu zeka, bu çalışkanlık köyde heba olmamalı.
-Haklısın hocam da ben kız çocuğunu nasıl okutayım. Köyde ilkokuldan sonra okuyan kız yok. Bir de ağabeyi için kasabada ev tuttuk bir komşuyla. Hem oğlanı hem kızı okutamam.
-İyi ya Halil, seneye de oğlunla kızın küçük bir ev tutarlar, bizler de destek oluruz. Şu köyde bir ilki başarır öncülük edersin. Bu hanım kızımız okuması engellenecek öğrenci değil.
Ziya Bey uzun süre dil döktü, kitap-defter masrafını üstleneceği sözünü de verdi ve Halil'e “Olur!” dedirtti. “Hanım kızımız” da yıllar sonra kendi köyüne öğretmen olarak geldi. O köyün kızları da Zehra'dan sonra okumaya başladı.
***
Markette alışveriş ettim. Kasiyer kız aldıklarımı hesaplarken benim de geçenleri poşete doldurmam gerekiyordu: “Oradan bir poşet verir misin hanım kızım?” dedim, gülerek poşeti uzattı. Demek ki “Hanım kızım” demek bir hakaret sözü değil, aslında içtenlik, sevgi ifade eden bir sözcüktür. Muhalefet lideri de “hanım kızımız”ın yaptığı çevirilerin İngilizce'sinin açıklanmasını isterken bu sözü kullanmış. Çevirinin tam yapılamadığı, bu nedenle yanlış uygulamalar yapıldığı konusunu dile getirirken "hanım kızımız" demiş. Ben hakaret göremedim; ama çevirmen hanımefendi Kılıçdaroğlu'nu avukatı aracılığıyla mahkemeye vermiş.
Ben bu sözü bu kadar anladım. Epey de düşündüm "Acaba kişiliğe saldırı var mı, söz hakaret içeriyor mu?" diye; ama bulamadım. Eleştiri rüzgarları sert eserken gemi de rotayı şaşırınca kaptanlar gündem mi saptırıyor acaba?
***
Ne güzel sözlerdir "hanım kızım" "efendi oğlum"
Ben, bu sözlerde
İçtenlik, yakınlık, sevgi bulurum
Nedense çok kızmış bu beyler
"Hanım kızımız" deyince
Muhalefet liderine
Ülkenin durumu ortada
Ortalık yangın yeri
Arabayı park ettik kapının önüne
Dilimle alıyoruz karpuzu
Eğer yoksa euron, doların
"Ev alırım, araba alırım." diye
Sakın hayal görme
Dert "hanım kızımız" falan değil
Maksat gündem değiştirme
........................................................
Numan Kurt
26 Temmuz 2022


 

YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...