18 Haziran 2020 Perşembe

"O GİDER, BU GİDER, ŞU GİDER, DOSTLUK SEN YANI BAŞIMIZDA KALIRSIN"











"Bizim sevdamız, tene değil canadır
Karıncayı, kurdu, kuşu
Dağı, taşı, toprağı, suyu
Sevmemiz bundandır
Yenilsek de yıkılsak da
İnancımız insanadır"
(Hasan Kartoğlu, emekli öğretmen)
Yazımın başlığını N. Hikmet'in bir şiirinden aldım.
Bazı paylaşımlar görürüm bu sanal ortamda. Derler ki arkadaşlığa, dostluğa iyimser gözle bakmayanlar: "Hayatta kimseye güvenmeyeceksin." Bu söz paylaşım yapanlar için bir genelleme olmasa da ben de derim ki: "Kardeşim, sen nasıl mutlu olacaksın? Biz insanlarla birlikte yaşıyoruz."
Aktör, yazar, hekim Ercan Kesal; bir yazısında şöyle diyor;
"Bu yaşam denilen bilinmez yolculukta kendimize ve diğer insanlara olan sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. İnsanın vicdanı buna bağlıdır ve onunla var olur. Hepimiz insan kalabalığının bir parçasıyız. "
Demek istiyor ki bizler insan olarak diğer insanlarla birlikte yaşıyoruz. O zaman insan kalabalığı içinde sorumluluk içinde, dostça, vicdan sahibi olarak, insanlara güven duyarak yaşayalım.
***
Dilimizde “dost” sözcüğünün karşılığını şu iki cümlede toplarız:
*Sevilen ve güvenilen yakın arkadaş, sıkı fıkı görüşülen kimse, gönüldeş."
*Aralarında iyi ilişki bulunan, iyi geçinen."
Söylenişinde bile kulağa hoş gelme özelliği taşıyan “dostluk”, yaşamımız süresince karakterimizin güzel bir özelliği, kalbimizin hiç yok olmayan bir duygusu olmalı. Ön yargının, art niyetin olduğu, buluttan nem kapan yürekler dostluğu taşıyamaz.
Dilimizde "-daş"ekinin türettiği güzel sözcükler vardır.
"Ortaklık, aitlik, eşlik, bağlılık " anlamları verir bu ek sonuna geldiği sözcüğe. "Arkadaş" sözcüğü de böyle türemiştir. "Arka" burada "eşlik eden, kollayan" anlamlarına gelir.
Ben de bugün "arkadaşlık"tan ve arkadaşlarımdan, dostlardan söz edeceğim.
***
"Uyarıların ciddiye alınmadığını büyük bir kaygıyla izliyorum. Genç insanların karşısında bunu söylemekten utanç duyuyorum; ama dünya iyiye gitmiyor işte. O konuda çok umutsuzum. İnsanların birbirini yok etmek üzere programlandığını düşünüyorum. İnanılmaz bencilleşiyor ve zalimleşiyor insanlık.”
Bu sözleri tırnak içinde yazdım. Bana ait olan sözler değil. Ünlü bir yazarın sözleri. Hafta sonunda kendisiyle bir gazetede yapılan söyleşide söylemiş Selim İleri bu sözleri. Alıntı yaptığımda kesinlikle belirtirim.
Çok sayıda öykü, roman, deneme, senaryo yazan, “yazmak” gibi bir uğraşısı olan yazarımız da isyan noktasında.
Yazıma neden böyle bir girişle başladım? Görüyoruz ki bu “koronavirüs” diye adlandırılan salgın, ona yakalanmaktan çok bizi bunalımlara sokarak götürecek bu dünyadan. Yine de “Dayan bre! Umut tükenmez!” diyerek avutuyorum kendimi. İzleyen arkadaşlarım bilirler, bir emekli uğraşısı olarak “yazma, çizme” gibi evde yapabileceğim etkinliklerle bu bıkmışlığı en aza indirmeye çalışıyorum.
Yazarımız Selim İleri; “İnsanların birbirini yok etmek üzere programlandığını düşünüyorum. İnanılmaz bencilleşiyor ve zalimleşiyor insanlık.” diyor. Haklı yönleri çok. En basitinden birbirimizi dinlemeye, trafikte bile kurallara uyup yol almaya tahammülümüz kalmamış. Kavga hemen hazır. Daha bu bencilleşmeye, zalimleşmeye çok örnek verebiliriz.
Pek çok yönden yazarımıza katılsam da şunu da belirtmeliyim ki insanlık o kadar da ölmemiş. Bu zor günler bize arkadaşlığın ne denli önemli olduğunu anlattı. Şu anda iki üç arkadaşla aralıklı oturup söyleşmek bile büyük mutluluk oldu bizim için.
Daha önce arkadaşlarımla, elli yıl sonra buluşup özlem giderdiğim arkadaşlarımla ilgili bir yazı yazmıştım. Ayrıca öğretmen okulundan aynı yıl mezun olduğumuz devre arkadaşlarımızla gerçekleştirdiğimiz buluşmaları da birkaç yazımda anlatmıştım.
İki gün önce kara kalem resmini çizdiğim yetmiş beş okul arkadaşımızın bu resimlerini ekleyerek yaptığım paylaşımın altına bir arkadaşım yorum yazmış. Anlam olarak diyor ki: “Bu arkadaşlarımızla ilgili hem resim hem de yazı paylaşımını bekliyorum.”
Yazı paylaşımım vardı, ona buraya kadar yazdıklarımı da ekleyip paylaşacağım. Kara kalem resimlerini de yazdığım yazıları da zaman zaman facebook sayfamda paylaşıyorum. Arkadaşımın isteğini de yerine getirmiş olurum.
***
"Dostum varsa sözümü şiire sayarlar, beni şaire
Dostum var, öyleyse ölebilirim bile!"
H. Ergülen
İşte bu iki dizede de görüyoruz ki sizin sayfalar doldurarak anlatmayacağınızı, şair iki dizede beyninize nakşedercesine anlatır.
Büyük halk ozanı Âşık Veysel. “Kara Toprak” şiirinde şöyle der:
“Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarim kara topraktır”
Her ne kadar bu dünyadan göç edince bizi bağrına basacak olan kara toprak olsa da yaşadığımız yıllar içinde de bize sevgiyle yaklaşan, bizim bağrımıza basacağımız dostlarımız olmalı.
Bakın, Pir Sultan Abdal da ne söylemiş:
Şu kanlı zalimin ettiği işler
Garip bülbül gibi zâreler beni
Yağmur gibi yağar başıma taşlar
Dostun bir fiskesi pareler beni
Dostluk çıkara dayanmamalı, özünde sevgiyi, özünde paylaşımı, özünde zor günlerde yardımlaşmayı içermeli. Düşmanın taşı geldiğinde "O zaten düşmanım." dersin; oysa dost bir fiske vursa kendini, yüreğini yaralanmış hissedersin.
On yıl önce biri karşıma çıkıp şöyle deseydi bana:
-"Yakın zamanda öğretmen okulundaki dönem arkadaşlarının kara kalemle portrelerini çizeceksin. Onları çizgilerle kağıda aktaracak, onlarla iletişim kuracaksın; göçüp gidenleri de çizgilerde yaşatacaksın."
-"Haydi oradan be! Yakın çevremde yaşayan birkaç arkadaştan başka elli yıla yakın zamandır hiçbirini görmem, bilmem. Kim hayatta kim değil, yaşayanlar neredeler? Seninki de laf mı?"
-"Öyle deme, bilim, teknik koşar adım ilerliyor. Bu sanal ortamda gün gelecek çoğunuz birbirinizi bulacaksınız. Okul yıllarını özlemle anacak, birer dede, babaanne, anneanne olarak tatlı söyleşileriniz olacak. Bırakın sınıftakilerle arkadaşlığınızın tazelenmesini, okuldan hatırladığınız, hatırlamadığınız diğer dönem arkadaşlarınızla da güzel dostluklarınız, paylaşımlarınız oluşacak."
İşte bu saydıklarım ve daha pek çok mutluluk olayı gerçekleşti. Bu işe gönül veren arkadaşlarımızın özverili çabalarıyla birkaç buluşmayı gerçekleştirdik. Onlara da dostça teşekkürler.
Ben buluşmaları, ziyaretleri severim, nedense büyük mutluluk verir bana. Katıldığım Kırşehir, Antalya ve Dikili buluşmalarının öykülerini, yaşadığım mutlulukları her buluşma sonunda yazdım, o birkaç gün süren özlem gidermelerin öykülerini ayrıntılarıyla anlattım, dostluğumuz gibi kalıcı olsun diye..
Dedim ki bir gün kendime," Katıldığın her buluşmanın öyküsünü yazıyorsun, otur bir gün sanal ortamda ulaşabildiğin bütün dönem arkadaşlarının kara kalem resmini yap!"
"Çizmekle biter mi?" demeden bu keyifli uğraşa başaldım. Fotoğrafına ulaştığım yetmiş beş arkadaşımı resimledim.
Kalemim bu arkadaş portrelerini çizerken ben o arkadaşımla eğer varsa geçmişteki yaşadıklarımı anımsadım. "Kendimi gösterme" duygusundan uzak, zaten böyle bir duyguyu taşıyacağım yaşı da geçtim, yalnız sevgili arkadaşlarıma kavuşmanın mutluluğuyla yazdım, çizdim onları.
***
"Arkadaşlık duygusu belki de aşk duygusunun daha da üzerinde bir duygudur.”
“Eğer arkadaşın uzak bir yere giderse, o uzak yer senin yakınına gelir!”
“Arkadaşlık bir roman gibidir. Yazmak için senelerini verirsin, yakmak için ise bir iki dakika yeterlidir.”
Şu son sözde belirtildiği gibi arkadaşlığı, dostluğu kurabilmek zaman ister; ama yıkmak çok kısa sürer. "Dönem arkadaşlığı" özüyle kurulan, oluşturulan sanal ortam gruplarında arkadaşlarımızın, hele elli yıl sonra birbirlerini bulmuş arkadaşlarımızın "ayrı görüşler" nedeniyle tartışmaları doğaldır. Koyun sürüsü müyüz biz? Elbette ayrı ya da aynı siyasi görüşlerimiz, hayat felsefemiz olacaktır. Bunu yaparken kırıcı, itham edici olmak ne kadar anlamsız. Yetmişinden sonra gençlik yıllarımızın sloganlarını atmakla kimsenin düşüncesini değiştiremeyiz. Bizler yaştaşız, herkesin kendine göre bir birikimi var. Benim haddime düşmez bir arkadaşıma "Şöyle yapın, böyle yapın, yaptığınız doğru değil!" diye uyarıcı pozlarına girmek. Yazdıklarım sadece arkadaşlığımızın, dostluğumuzun bozulmamasıdır. "Bir görüşün, hayat felsefen var mı?" diye sorarsanız ben de şöyle derim. "Ben özünde akılcılığı, bilimden, çağdaşlıktan yana olmayı taşıyan Mustafa Kemal Atatürk yolundayım. Hayat felsefem ise gününü değerlendir, insanları sev, arkadaşlık ilişkini eften püften şeyler için bitirme!"
Hayat felsefesini çok daha genişletirim; ama yazı uzar gider.
Çok severim yazımın anlamını uygun şiirleri yazılarıma eklemeyi. Bakın ne diyor Bedri Rahmi Eyüboğlu:,
Dostluk dediğin güzel bir kitap
Hava gibi
Su gibi
Ekmek gibi
Vazgeçilmez bir tad
Sonuna kadar dayanmak şart
Dostluk dediğin eşsiz bir kitap
Sevmediğin sayfaları varsa atla
Sayfayı kökünden yırtmak şart mı
***
Benim de içimden geldi şu dizeler:
Okul, dönem, sınıf arkadaşlarıydık
Taşa atıp başımıza altına tuttuğumuz yıllardı
Çoğumuz yatılıydık
Aradan elli yıl geçti
O zamanlar da vardı arkadaşlığımız
Ama
Yaşımız dayanırken ya da gelmişken yetmişe
Belki çoğumuz birbirimizi yeni tanıdık
Arkadaşlığın, dostluğun farkına vardık
İyi kötü, şöyle ya da böyle
İddiasız, içimden gelerek, amatörce
Çizdim kara kalem resimlerini
Geçip giderken şu bitimli dünyada
Geç de olsa bulduğum arkadaşlarıma
Bir hatıra kalsın dedim
Bu yolla gönderdim onlara
Sevgilerimi
***
Mehmet Alper arkadaşım Ankara'ya gelmişti. Hayrullah'ı da çağırdık. Ankara Batıkent Atlantis'te buluştuk. Fotoğrafımızın altına da o zaman şunları yazmıştım:
Güzel arkadaşları olmalı insanın
Çıkarsız, kavgasız, sözü sohbeti hoş
Söyleşmeli insan onlarla
Ortak konularda
O zaman çayın da kahvenin de tadı bambaşka
Mehmet gibi hem söyleyip hem çalmalı
Hayrullah gibi işine geleni duyup
Ara sıra bisküvi arası lokum almalı
Zaman akar, geçer gider hayat
Ne kalır geriye
İnsanın böyle güzel, böyle sağlam
Arkadaşları olmalı ,
........................................................................
Numan Kurt




YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...