8 Şubat 2025 Cumartesi

"KALPTEN KALBE BİR YOL VARDIR GÖRÜLMEZ"






  "Dağlar taşlar dümdüz olsa ne çıkar

Gidecek bir yönün yoksa arkadaş"

"Yok öyle bir dünya!" dedi biri
"Olmalı." dedi diğeri
"Olmalı ki anlaşılsın yaşamanın değeri"
Dostluk, arkadaşlık ille de yan yana diz dize olmak değildir. Birbirinize uzak da olsanız güzel arkadaşlıklar kurabilirsiniz. “Dostluk iki yürek arasında akan bir nehir gibidir.” sözü bunu anlatır. Yeter ki siz o nehri kurutmayın, her zaman kalpten kalbe aksın. O nehir zaman içinde gittiği yeri, geldiği yeri temizler. Gerçek arkadaşlığın, dostluğun değerini onu yitirince anlarsınız. Sağlık gibi, sevdikleriniz gibi.
Benim de okul, meslek arkadaşlıklarımın dışında yazdığım yazılar, çizdiğim kara kalem portreler aracılığıyla sanal ortamda güzel arkadaşlıklarım oldu. Tek dileğim yaşadığım süre içinde bir gün onlarla buluşup görüşebilmek.
“Ortak olmak her sevince, her derde, kedere
Ve yürümek ömür boyu, beraberce, el ele
Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş
Yollarımız ayrılsa bile seninle arkadaş “
Bu dizeler Melike Demirağ'ın uzun yıllar önce söylediği “Arkadaş” şarkısının sözlerinden bir bölüm. Çıkara dayanmayan arkadaşlıklarda keder de sevinç de, mutluluk da ortaktır. Bir gün yollarımız ayrılsa bile olumsuzluklar yaşamasını istemediğimiz kişidir arkadaş.
İnsan yaşlandıkça hele bizim gibi yetmiş yaşını geçince değeri geçen zamana koşut olarak daha da değerleniyor arkadaşlığın. Ankara'ya döndüğümde çocuklarla, torunlarla özlem giderdikten sonra ilk işim arkadaşlarla buluşmak olur. Çok nadir olarak hayal kırıklıkları yaşasam da genellikle gittiğim yerlerde geçmişteki arkadaşlarımı bulurum. Onlarla söyleşmek hoşuma gider, rahatlatır beni.
Okul, öğretmenlik anılarından tutun ülkenin içinde bulunduğu duruma kadar her konuda söyleşiriz. Yaşadığımız yerlerden, “memleket ahvali”nden söz ederiz. Bazılarına göre, özellikle yönetenlere göre ülke uçuyor; ama biz hiç de iyimser değiliz. İşsizlik almış yürümüş, esnaf batakta, öğrenci gerçek eğitimden uzak, emekli darda. Söyleşirken bir arkadaşım dedi ki:” Şimdiye dek hep umutlu oldum; ama artık gelecek konusunda umudumu yitiriyorum.” Kendine göre haklı gerekçeleri vardı.
İşin özü, konu ne olursa olsun ben arkadaş buluşmalarını, söyleşilerini seviyorum. Hayrullah'ın kendi elleriyle demlediği çayı içerken ya da tahinli pekmezini yerken sohbet de onlar kadar tatlıdır.
***
Dilimizde "-daş" ekinin türettiği güzel sözcükler vardır.
"Ortaklık, aitlik, eşlik, bağlılık " anlamları verir bu ek sonuna geldiği sözcüğe. "Arkadaş" sözcüğü de böyle türemiştir. "Arka" burada "eşlik eden, kollayan" anlamlarına gelir.
Ben de bugün "arkadaşlık"tan ve arkadaşlarımdan söz etmek istedim.
***
"Uyarıların ciddiye alınmadığını büyük bir kaygıyla izliyorum. Genç insanların karşısında bunu söylemekten utanç duyuyorum; ama dünya iyiye gitmiyor işte. O konuda çok umutsuzum. İnsanların birbirini yok etmek üzere programlandığını düşünüyorum. İnanılmaz bencilleşiyor ve zalimleşiyor insanlık.”
Bu sözleri tırnak içinde yazdım. Bana ait olan sözler değil. Ünlü bir yazarın sözleri. Kendisiyle bir gazetede yapılan söyleşide söylemiş Selim İleri bu sözleri. Alıntı yaptığımda kesinlikle belirtirim.
Çok sayıda öykü, roman, deneme, senaryo yazan, “yazmak” gibi bir uğraşısı olan yazarımız da isyan noktasında.
Yazıma neden böyle alıntı yaptım? Yaşadık hepimiz, bu “pandemi” diye adlandırılan salgın, ona yakalanmaktan çok bizi bunalımlara sokarak götürme psikolojisine soktu bu dünyadan. Yine de “Dayan bre! Umut tükenmez!” diyerek avuttuk kendimizi. İzleyen arkadaşlarım bilirler, bir emekli uğraşısı olarak “yazma, çizme” gibi evde yapabileceğim etkinliklerle bu bıkmışlığı en aza indirmeye çalıştım..
Yazarımız Selim İleri; “İnsanların birbirini yok etmek üzere programlandığını düşünüyorum. İnanılmaz bencilleşiyor ve zalimleşiyor insanlık.” diyor. Haklı yönleri çok. En basitinden birbirimizi dinlemeye, trafikte bile kurallara uyup yol almaya tahammülümüz kalmamış. Kavga hemen hazır. Daha bu bencilleşmeye, zalimleşmeye çok örnek verebiliriz.
Pek çok yönden yazarımıza katılsam da şunu da belirtmeliyim ki insanlık o kadar da ölmemiş. Zor günler bize arkadaşlığın ne denli önemli olduğunu anlatıyor zaman zaman. Şu anda iki üç arkadaşla aralıklı oturup söyleşmek bile büyük mutluluk oldu bizim için.
Daha önce arkadaşlarımla, elli yıl sonra buluşup özlem giderdiğim arkadaşlarımla ilgili bir yazı yazmıştım. Ayrıca öğretmen okulundan aynı yıl mezun olduğumuz devre arkadaşlarımızla gerçekleştirdiğimiz buluşmaları da birkaç yazımda anlatmıştım.
İki gün önce kara kalem resmini çizdiğim yetmiş beş okul arkadaşımızın bu resimlerini ekleyerek yaptığım paylaşımın altına bir arkadaşım yorum yazmış. Anlam olarak diyor ki: “Bu bizleri mutlu eden, yaşamımızın içindeki güzelliklerden biri oldu."
"Dostum varsa sözümü şiire sayarlar, beni şaire
Dostum var, öyleyse ölebilirim bile!"
Haydar Ergülen
***
On yıl önce biri karşıma çıkıp şöyle deseydi bana:
-Yakın zamanda öğretmen okulundaki dönem arkadaşlarının kara kalemle portrelerini çizeceksin. Onları çizgilerle kağıda aktaracak, onlarla iletişim kuracaksın; göçüp gidenleri de çizgilerde yaşatacaksın."
-Haydi oradan be! Yakın çevremde yaşayan birkaç arkadaştan başka elli yıla yakın zamandır hiçbirini görmem, bilmem. Kim hayatta kim değil, yaşayanlar neredeler? Seninki de laf mı?"
-Öyle deme, bilim, teknik koşar adım ilerliyor. Bu sanal ortamda gün gelecek çoğunuz birbirinizi bulacaksınız. Okul yıllarını özlemle anacak, birer dede, babaanne, anneanne olarak tatlı söyleşileriniz olacak. Bırakın sınıftakilerle arkadaşlığınızın tazelenmesini, okuldan hatırladığınız, hatırlamadığınız diğer dönem arkadaşlarınızla da güzel dostluklarınız, paylaşımlarınız oluşacak."
İşte bu saydıklarım ve daha pek çok mutluluk olayı gerçekleşti. Bu işe gönül veren arkadaşlarımızın özverili çabalarıyla birkaç buluşmayı gerçekleştirdik. Sevgili arkadaşlarımızdan Öner Pehlivan öncülük etti, başlattı, Ahmet Özbek sürdürüyor buluşma organizasyonlarını.
Ben buluşmaları, ziyaretleri severim, nedense büyük mutluluk verir bana. Katıldığım Kırşehir, Antalya ve Dikili buluşmalarının öykülerini, yaşadığım mutlulukları her buluşma sonunda yazdım, o birkaç gün süren özlem gidermelerin öykülerini ayrıntılarıyla anlattım.
Dedim ki bir gün kendime, "Katıldığın her buluşmanın öyküsünü yazıyorsun, otur bir gün sanal ortamda ulaşabildiğin bütün dönem arkadaşlarının kara kalem resmini yap!"
"Çizmekle biter mi?" demeden bu keyifli uğraşa başladım. Fotoğrafına ulaştığım yetmiş sekiz arkadaşımı resimledim.
Kalemim bu arkadaş portrelerini çizerken ben o arkadaşımla eğer varsa geçmişteki yaşadıklarımı anımsadım. "Kendimi gösterme" duygusundan uzak, zaten böyle bir duyguyu taşıyacağım yaşı da geçtim, yalnız sevgili arkadaşlarıma kavuşmanın mutluluğuyla yazdım, çizdim onları.
***
"Arkadaşlık duygusu belki de aşk duygusunun daha da üzerinde bir duygudur.”
“Eğer arkadaşın uzak bir yere giderse, o uzak yer senin yakınına gelir!”
“Arkadaşlık bir roman gibidir. Yazmak için senelerini verirsin, yakmak için ise bir iki dakika yeterlidir.”
Şu son sözde belirtildiği gibi arkadaşlığı, dostluğu kurabilmek zaman ister; ama yıkmak çok kısa sürer. "Dönem arkadaşlığı" özüyle kurulan, oluşturulan sanal ortam gruplarında arkadaşlarımızın, hele elli yıl sonra birbirlerini bulmuş arkadaşlarımızın "ayrı görüşler" nedeniyle tartışmaları doğaldır. Koyun sürüsü müyüz biz? Elbette ayrı ya da aynı siyasi görüşlerimiz, hayat felsefemiz olacaktır. Bunu yaparken kırıcı, itham edici olmak ne kadar anlamsız. Yetmişinden sonra gençlik yıllarımızın sloganlarını atmakla kimsenin düşüncesini değiştiremeyiz. Bizler yaştaşız, herkesin kendine göre bir birikimi var. Benim haddime düşmez bir arkadaşıma "Şöyle yapın, böyle yapın, yaptığınız doğru değil!" diye uyarıcı pozlarına girmek. Yazdıklarım sadece arkadaşlığımızın, dostluğumuzun bozulmamasıdır. "Bir görüşün, hayat felsefen var mı?" diye sorarsanız ben de şöyle derim. "Ben özünde akılcılığı, bilimden, çağdaşlıktan yana olmayı taşıyan Mustafa Kemal Atatürk yolundayım. Hayat felsefem ise gününü değerlendir, insanları sev, arkadaşlık ilişkini eften püften şeyler için bitirme!" Hayat felsefesini çok daha genişletirim; ama yazı uzar gider.
Çok severim yazımın anlamını uygun şiirleri yazılarıma eklemeyi. Bakın ne diyor Bedri Rahmi Eyüboğlu:
Dostluk dediğin güzel bir kitap
Hava gibi
Su gibi
Ekmek gibi
Vazgeçilmez bir tat
Sonuna kadar dayanmak şart
Dostluk dediğin eşsiz bir kitap
Sevmediğin sayfaları varsa atla
Sayfayı kökünden yırtmak şart mı
***
Benim de içimden geldi şu dizeler:
ARKADAŞLARIMA
Okul, dönem, sınıf arkadaşlarıydık
Taşa atıp başımıza altına tuttuğumuz yıllardı
Çoğumuz yatılıydık
Aradan elli yıl geçti
O zamanlar da vardı arkadaşlığımız ama
Yaşımız gelmişken yetmişin ortalarına
Belki çoğumuz birbirimizi yeni tanıdık
Arkadaşlığın, dostluğun farkına vardık
İyi kötü, şöyle ya da böyle
İddiasız, içimden gelerek, amatörce
Çizdim kara kalem resimlerini
Geçip giderken şu bitimli dünyada
Geç de olsa bulduğum arkadaşlarıma
Bir hatıra kalsın dedim
Bu yolla gönderdim onlara
Sevgilerimi
...............................................................................
Numan Kurt
9 Şubat 2025

NEŞE KAYNAĞIM İKİ ARKADAŞ

  Kara kalem çizime başladığımda İlk kez Ali’nin resmini çizmiştim Görenler hatırlar Bir fotoğrafta Yandan görünce profilini “Dayanamam, bu ...