7 Ağustos 2020 Cuma

HAYATI YARIM YAŞAMAK

 




“Evde kalalım.” “Hayat eve sığar.” sözlerine, daha doğrusu bu salgın belasının olumlu sloganlarına şimdiye dek, aylarca kuzu kuzu uyduk. Bunu kendim için, yaşıma yakın olanlar için söylüyorum. Toplumun önemli bir kesimi, özellikle gençler o değişmez uyarı haline gelen “maske, mesafe, hijyen” kuralına uymuyorlar. Bu nedenle de bizim çabalarımız istediğimiz sonucu vermiyor.
İşte yetmiş yaşına gelirken, tatil günlerinde öğleden sonraları “Bağlasan durmaz.” sözüne uygun olarak evde durmayan ben, mart ayından beri evdeyim. Ne yapalım buna da alıştık. Bugün hava sıcak, bir süredir de böyle. İşin olumlu yanı, burada Antalya, Mersin gibi fazla nem yok. Bu sıcakta pinekleyip dururken “Yeni bir şeyler yazayım.” diye düşündüm. Facebook sayfama bakarken sınıf arkadaşlarımdan Dursun Berkok'un paylaştığı şarkıyı dinledim. Mehmet Erdem söylüyor. Sözlerinin altında da “Kayahan” yazdığına göre bize gerçekten güzel şarkılar bırakan Kayahan'ın bir eseri olmalı.
Dinledim şarkıyı. Söz de etkili, söyleyen dinleyeni bir başka etkiliyor. İki üç kez dinledim. Bu tür ağır, duygulu söyleyişler hoşuma gider, müzik konusunda yeteneğim, becerim olmasa da güzel şarkılar beni etkiler.
Şarkının sözlerini çıkardım aşağıya. O sözleri, dizeleri okuduktan sonra aşağıdaki videosunu da dinlerseniz siz de çok seveceksiniz, duygulanacaksınız. Bazı sözleriyle de içinde bulunduğunuz durumu bağdaştıracaksınız.

Bu İlk Değil

Bu ilk değil ve son değil canım
Bıktım yarım yarım yaşamaktan

İlk değil ve son değil
Bu ilk telaş, bu son hazan değil
Eskimiş yüzüm aynalarda
Gözlerim dalar zamanlara

Aynalarda eskimiş yüzüm
Fırtına kopar açıklarda
Aynalarda eskimiş yüzüm
Acın demirlemiş hayatıma

Bu ilk değil ve son değil canım
Bıktım yarım yarım yaşamaktan

Bu sözlerin bazıları ulaştığım yaş gereği içinde bulunduğum durumla örtüştü. Geçip giden yıllarımızın çoğunu yarım yaşadık. Bu “yarım yaşamak” kişiye göre elbette değişir. Benim için nedir, niye yarım yaşamayı kendimle bağdaştırdım? Sık sık kullandığımız bir söz var: “Şimdiki aklım olsaydı.” deriz. Evet, şimdiki aklım olsaydı daha çok okurdum, güzel kitaplar okurdum. Her fırsatta, olanaklar elverdiğince bu güzel yurdun dört bir yanını gezerdim. Ortaokul yıllarımdan başlayarak günlük tutardım. Çevremdeki insanlardan, büyüklerimden yaşanmış olayları dinler, onları şimdi öyküleştirirdim. Boşuna mı demiş bir Fransız atasözü: “Gençlik bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi" diye..
“Yarım yaşamak” sözü şu andaki yaşayışımıza da uygun düştü. Virüs salgınından önce yaşadığımız günleri özlüyoruz. Rahat değiliz, neredeyse ruhsal bozuklukları, takıntıları olan insanlara döndük. Günlük hayatı yarım değil sanki çeyrek yaşıyoruz. Ev ziyaretleri yok, dostlarla, arkadaşlarla bir arada olmak yok, daha da zoru torunlarla, çocuklarla, sevdiklerimizle kucaklaşmak yok. Bu yarım yaşamak değil de nedir?
Belki bir gün esenliğe çıkacağız; ama hep dediğim gibi ömrün şu sonbaharında bir şarkıda söylendiği gibi “Gücüme gidiyor böyle yaşamak”
“Aynalarda eskimiş yüzüm” dizesi de ne kadar uygun artık bize. Bu cümleyi okuyup şarkıda da dinleyince Cahit Sıtkı'nın Otuz Beş Yaş şiirindeki şu dörtlüğü anımsarım.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz
Ya gözler altındaki mor halkalar
Neden böyle düşman görünürsünüz
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar

Geçip giden yılların getirdiği değişim bir şairin dizeleriyle ancak bu kadar güzel anlatılır. Her canlının bir sonu vardır. Bunu düşünerek yaşadığımız günleri korkuyla geçirmenin ne anlamı var? Nasıl olsa gerçekleşecek bir son için günümüz zehir etmeden anı yaşamak gerekir.
“Eskimiş yüzüm aynalarda” diyor şarkıda. Zaman akıp geçecek, yüzümüz eskiyecek, olsun, önemli olan yaşama zevkini, nefes almanın verdiği mutluluğu, sevgiyi, dürüstlüğü, vefayı, değerbilirliği yitirmemek.

Bu son cümleyi yazarken aklıma pek çok arkadaşım gelir. Yalnız son yıllarda tanıdığım birini burada kısaca anlatmak isterim. Kendisi de Didim'de yaşayan okul arkadaşım Mehmet Durukafa ile zaman zaman buluşuruz. Bir buluşmamızda beni emekli öğretmen Hasan Kartoğlu ile tanıştırdı. Sözü sohbeti bal tadındaki Hasan Bey'le söyleşirken bilgisayarla ilgili bir konuyu danıştım. O konularda gerçekten bilgi sahibi. Yanımızda bu laptop dedikleri bilgisayar olmayınca o an sorun çözümlenemedi; ama sonraki bir buluşmamızda yapılacakları öğretti. Bir başka olay da Hasan Bey'le söyleşirken öğretmenliğimin ilk yılında kaldığım yerde Çerkezlerin yaşadığını ve onların “velibah” adı verilen hamur işi yiyeceklerinin tadının damağımda kaldığından söz ettim. Çok zaman geçmedi evine “velibah” yemeye davetliydik.Eşi Çerkez'miş.
Çok anlamlı, kısa şiirler de yazıyor Hasan Kartoğlu, bir örneğini buraya alıyorum:

Dardayken yanımdaydın
Boş kalmadı uzattığım el
Umudun tükendiği günlerde yiğittin
Varlığın dünyaya bedel

Sonra dedi ki bana Mehmet arkadaşım,” Çok değişik insandır Hasan Bey. Başkaları bir sorunundan söz ederse onu çözünceye dek uğraşır, özverilidir.” Zaman içinde ben de gördüm ki çok doğru söylüyor arkadaşım. Şimdi yazdıklarımı okursa o esprili anlatımıyla “Yahu, ne çok övmüşün beni, benden bir şey olmaz.” diyecek kadar da alçakgönüllüdür.
Şu söz aklımdan hiç çıkmaz benim:” İnsan tükenmez.” Yeter ki biz insan olalım.

Can Yücel'in “Dostlar Irmak Gibidir” başlıklı şiirinden bir bölümle bitiriyorum yazımı:
........
İnsanlar vardır derin bir okyanus
İlk anda ürkütür, korkutur sizi
Derinliklerinde saklıdır gizi
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız
........................................................
Numan Kurt
7 Ağustos 2020

YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...