16 Ocak 2024 Salı

DERTLERİ ZEVK EDİNMEDEN...





 Bir şarkımız şöyle başlar:

“Dertleri zevk edindim bende neşe ne arar”
Oysa gelip geçen şu hayatta bizim işimiz dertleri zevk edinmek mi? Hayır efendim, aslında neşeyi zevk edinmemiz gerekir.
Doğasına, iklimine, kültür varlıklarına hayran olunacak bir ülkede bu güzelliklere uyumlu sorunsuz, mutlu, rahat bir hayat süremiyoruz. Kişisel sıkıntılarımız bir yana ülkenin yaşamaması gerekirken yaşadığı olumsuzluklar neşemizi alıp götürüyor, dertleri bize yük ediyor.
“Dert” sözcüğünün dilimizde karşılığı “hastalık, üzüntü, kaygı, stres, sorun” olarak geçiyor. İnsanoğlunun var olduğu sürece her devirde bu dertlerden şikayet edilmiş. Türkülerde, şarkılarda, şiirlerde de “dert”ten dem vurulmuş.
Pir Sultan Abdal: “Derdim çoktur hangisine yanayım/ Yine tazelendi yürek yarası” derken, Yunus Emre bir şiirinde: “Dertli ne ağlayıp gezersin burda/ Ağlatırsa mevlam yine güldürür” diye dertten, dertliden söz etmiş.
Divan şiirinin en usta şairi Fuzuli de derdin çok, çaresinin de olmayışını anlatmış şu beyitte:
"Dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn
Dert çok hem-dert yok düşman kavî tâli’ zebûn"
Bugünün Türkçesi ile:
“Dost vefasız, felek acımasız, dünya karışık
Dert çok, dert ortağı yok, düşman güçlü, talihim âciz”
Nazım Hikmet de Fuzuli'den de esinlenmiş olmalı ki bir şiirinde dertleri bağırırcasına duyurmaya çalışmış:
“Deeeert çok
Hemdert yok
Yüreklerin kulakları sağır
Hava kurşun gibi ağır”
Gelelim bugüne. Hangi bir derdimizi anlatalım. Şairin dediği gibi “hava kurşun gibi ağır”. Önceleri bir iki şehide yanar tutuşurduk. Şimdi dokuz on şehit birden geliyor, gönderiliyor yoksul insanların evlerine. “Bunun bir çaresi yok mu, ne zaman yok edeceksiniz bu terörist hainleri?” diye isyan ediyoruz. Her şey çok sıradanlaştı, kanıksandı gibi. Ya içine ateş düşen o yoksul evleri, oradaki insanlar...
Tek derdi bu da değil güzel yurdumuzun. Halkı perişan eden pahalılık, gençleri umutsuzluğa iten işsizlik, yurdumuzda yabancı durumuna düştüğümüz yabancı akını, adalete olan güvensizlik, yurdu bir ağ gibi saran, hilafet isteyen tarikatlar ve daha neler neler...
Bunları yazarken bile içim kararıyor. Ben böyle görüyorum. Her şeyi güllük gülistanlık görenlere de ne diyebilirim? Sonra da umut aşılıyorum kendi kendime ve diyorum ki: “Bu güzel vatan nelere karşı savaş vermedi ki...Bir gün bu dertlerin de üstesinden gelecektir. Kurtuluş Savaşı yıllarında ülkenin durumu. Mustafa Kemal Atatürk “Gençliğe Hitabe”de bunu çok açık anlatır.
Yine de umutlu olmak istiyor insan. Bunları yazarken Namık Kemal ve Mustafa Kemal'in dizeleri geliyor aklıma.
Namık Kemal:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini
Yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?"
Mustafa Kemal Atatürk:
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.”
Bu ülkeyi de umarım ve beklerim ki halkın sağduyusu, bilinçli davranışı sıkıntılardan kurtaracaktır.
***
Bu karamsar yazıdan sonra düşündüm ve dedim ki “Böyle dertlenmek, karamsarlık insana hiç iyi gelmez. Şu yazının sonuna biraz da gülümsetecek bir yazımı, daha doğrusu dizelerimi ekleyeyim.”
HEP GÜLÜMSETİR BENİ
İKİ GÜZEL ARKADAŞ
Kara kalem çizime başladığımda
İlk kez Ali’nin resmini çizmiştim
Görenler hatırlar
Bir fotoğrafta yandan görünce profilini
“Dayanamam, bu burnun deseni çizilir.” demiştim
Onunla kalmadı çizimler
Yakınlarım, dostlarım, arkadaşlarım ve hatta tanımadıklarım
Onlara bir sevgi göndermek adına
Sıraya girdiler
Ama yılların verdiği tembellikle
İşlek değildi elim ve kalemim
Çıkınca karşıma Ali’nin bu fotoğrafı
Dedi ki bana kara kalem
“Bu adamın resmini bir kere daha çizelim.”
Sizleri bilmem
Ne zaman görsem ben bu iki adamı
Yüzüm güler, şaka yapmak, takılmak gelir aklıma
Eğer dayak yersem bir gün
İki güzel adam dövecek beni
Biri Hayrullah biri de Ali
Anlattım yazılarımda Hayrullah’ın marifetlerini
Bırakın eşinin, çocuklarının, arkadaşlarının okumasını
Köşe yazısı olarak bastı Kırşehir Çınar gazetesi
Her görüşte der ki bana Hayrullah
“Anaaa, oğlum rezil ettin beni!”
***
Ali mi
Onun maceralarını yazmasam da
Uğraştım o güzel burnuyla
Hani Yeşilçam’da Sami Hazinses diye bir sevimli adam vardı ya
Görünce Ali’yi
Hep o komik adam gelir aklıma
Siz de bakın şu resme
Her ne kadar sekiz köşeli olmasa da
Çok yakışmamış mı şapka
Ne yapalım
Mutluluk duymasak da gidişattan
Yazlarımın, çizimlerimin gülümseten kişileri oldular
Bu iki güzel adam
Ara sıra da gülümseyelim
Can arkadaşlarıma; Ali’ye, Hayrullah’a ve de hepsine
Sevgimizi gönderelim
.......................................
Numan Kurt
15 Ocak 2024

YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...