9 Şubat 2017 Perşembe

KUŞLAR GİDİYOR, KONACAK DÜNYA YOK ARTIK








'Bu dünya; yoruldu mu kuşlar konsun diyedir.''
Can Yücel
Meraklandırıcı olay anlatan öykülerden ayrı olarak anlatımı ön plana çıkararak “durum öyküsü” yazan Sait Faik Abasıyanık “Son Kuşlar” adlı öyküsünün sonunda kuş avcılarına, kuşlara tuzak kuranlara kızgınlıkla şöyle yazar:
“Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı.
Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.”
***
Doğanın en güzel varlıkları olan kuşların doğayı terketmesi yetmiş yıl önce bir öyküde böyle anlatılırken bizler de bunun en yürek burkan öyküsünü günümüzde suyu çekilen Seyfe gölünde, ülkemizin pek çok yerinde yaşıyoruz.
***
Oktay Akbal da İkinci Dünya Savaşı yıllarında yazdığı “Önce Ekmekler Bozuldu” öyküsüne “Önce ekmekler bozuldu sonra her şey.” diye başlar.
Özellikle şu yaşadığımız günlerde ekmekten sonra neler bozulmadı ki. Saymakla bitmez. Herkes her şeyi kendince algılar, yorumlar oldu. Öyle tarafgirlik, bencillik, ben bilirimlik oluştu ki yaygın deyimle “Tuz koktu.” ve “At izi, it izine karıştı”
İşte böyle, hepimiz yaşananları seyrediyoruz. Ama diyeceğim şu ki “umut” yitmesin.
Ben, önce Orhan Veli Kanık'ın şiirinden Zülfü Livaneli'nin besteleyip söylediği şarkının sözlerini, sonra da ondan esinlenerek aşağıdaki dizeleri yazdım aklımın erip kalemimin yettiğince...
GÜN OLUR
“Gün olur, alır başımı giderim
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim
Yelkovan kuşlarının peşi sıra
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz
Çiçekler gürültüyle açar
Gürültüyle çıkar duman topraktan
Hele martılar, hele martılar
Her bir tüylerinde ayrı telaş
Gün olur, başıma kadar mavi
Gün olur başıma kadar güneş
Gün olur, deli gibi”
Orhan Veli Kanık
***
UMUT TÜKENMESİN
Yelkovan kuşlarını
Hiç bilmem ben
Gün olur
Takılır peşlerine giderim diyemem
Ama baharda
Çıkarken gün yüzüne
Sarı çiçekli çiğdemler
Gürültüyle açarken başka başka çiçekler
Dumanı çıkarken sabah güneşiyle
Toprağın
Tanırım, bilirim
Ürkek, korkak sekişiyle serçeyi
Ve de attığım yeme koşan güvercini
Saçak altına yuva yapan kırlangıcı
“Martılar..” mı dediniz
Ancak deniz üzerinde görürüm martıları
Oysa
Benim bozkırıma çook uzakta
O güzel kuşların kanat çırptığı deniz
“Seninki de de şiir mi kardeşim
Aklına geleni yaz
Şimdi sırası mı
Martının, kırlangıcın, serçenin
Hele de yelkovanın
Bak
Çivisi çıkıyor dünyanın
Ne bitmez terör belasıymış
Ülkemin her yanında
Al bayrağa sarılı şehit tabutları gelirken
Akarken göz yaşı anaların
Mutluluğu bulamadık öz yurdumuzda
Doldu memlekete her çeşit insan
Yabancısı olduk bu güzel vatanın
Öyle pahalandı ki hayat
Bugün aldığını yarın alamıyorsun
Yüzü gülmüyor ne alanın ne de satanın
Bırak, serçeyi, martıyı da
Bize onları anlat”
Anlattım onları da bildiğim kadarıyla zaman zaman
Ondan öteye ne gelir ki elimizden
Bizleriz olup bitenlere baktıkça
Kahrolan
Gökyüzünün güzelleri kuşlar kaçıp giderken
Önce ekmekler bozulup tuz kokarken
İsterimdim ki umutlar yaşasın içimizde
İsterim ki artık barış güvercinleri uçsun
Ülkemde
***
Orhan Veli ile başladım
Melih Cevdet’le
Bitireyim
Sözlerimi anlayana yetireyim
“Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma”

……………………………………………………

9 Şubat 2017
Numan Kurt


YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...