9 Ekim 2012 Salı

ÇEŞİTLEMELER









ALIŞAMADIM

 Bir Cumhurbaşkanımız vardı bir zamanlar
 Yirmi beş yaş altındakiler pek hatırlamazlar
 Askeri teftiş etmişti
 Eşofman giyerek
 Ortalık ayağa kalkmıştı da
 Sanki herkesle alay eder gibi
 Gülümsemişti
 "Alışırsınız...alışırsınız..." diyerek

 Böyle başlamıştı
 Ufaktan ufaktan kaybolmaya
 Bu Cumhuriyetin değerleri
 O günleri arar olduk
 Duyunca dün söylenenleri

 Şimdilerde de bir emniyet müdürü
 Terörle, teröristle,
 Askerime kurşun sıkan
 Ülkemi bölmeye çalışanla
 Savaşması gereken kişi
 "Teröriste de ağlamayan kişi insan olamaz" diyor
  "Bu adam, hemen yarın görevden alınır." derken
 Pek çok yöneticiden, siyasiden
 Destek görüyor
 O zaman ben derim ki: "Sen aklıma mukayyet ol Tanrı'm
 Acaba gide gide
 Bu sözlere de mi alışırım"
 İnsan nasıl ağlar evladının katiline
 Bölücüye, vatan hainine
 Yakında vali de olursa bu sözlerin sahibi
 Hiç şaşmayız
 Belki pek çok değerin yitimine alışırız da
 Bu kendini bilmezliğe
 Alışamayız

***

 HAVA SICAK

 Sıcak, sıcak
 Ankara çoook sıcak
 Bu kaçıncı su
 İçtiğim soğuk soğuk, bardak  bardak
 İç terle, iç terle
 Atletin suyu çıktı çıkacak

 Sıcak, sıcaaak
 Ankara çoook sıcak 
  Bize ne kardeşim elin Suriye'sinden
 Demokrasi havarisi kesildik
 Kadının adı yok Arabistan'da
 Suudi'ye sesin ne zaman çıkacak
 Hiç çıkmaz
 Niye mi
 Sesini kesmeni ister hemen
 Onların ve senin ağababan olacak

  Gazetecimiz, milletvekilimiz tutuklu
 Seyrederiz
 Yandaşımız çok mutlu
 Konuya komşuya vermeye kalkışırız düzen
 Umarım
 Sonunda biz olmayız üzülen

 Sıcak, sıcaaak
 Hava çok sıcak
 Bir esinti ha geldi ha gelecek
 Halkımız bir gün
 Bu rüzgârı estirecek

***

ZAMAN TÜNELİNDE

 "Hangi resmime baksam ben değilim
 Yalandır kaygısız olduğum yalan"
 Derken
 Otuz beş yaşı
 Yolun yarısı olarak
 Kabul ederken
 Ne kadar da haklıymış Cahit Sıtkı

 Şakaklarımıza kar yağdı
 Yaşayıp giderken Veysel'in bu "iki kapılı han"ında
 Dostlarla da yollar ayrıldı

 Şöyle içimizden gelerek
 Cahit Sıtkı misali
 "Haydi Abbas, vakit tamam
 Akşam, diyordun işte oldu akşam
 Kur artık çilingir soframızı
 Dinsin şu kalp ağrısı"
 Diyemedik
 Yıllar yılları kovalarken
 Biz
 Akıp giden zamanın değerini
 Bilemedik

  ***

. ÇARE

 Sanki böyle günleri beklerler
 Ekranlara çıkmak için
 Birtakım dilli düdükler
 Çoğunun dili varmaz
 O itlere "terörist, katil" demeye
 Diyecek babayiğitleri de yandaşlar
 Oraya çıkarmaz

 Ne oldu bize
 Nasıl ellerini, kollarını sallayıp gelirler
 Bu eli kanlı katiller
 Hani izliyordu Amerika
 Hani hemen haber verecekti bize
 Fayda gelmez bize onlardan

 Koskoca şanlı Kurtuluş Savaşı'nı
 Halkımızın gücüyle kazandık
 İnandığım bir tek yol var
 Bırakın o dilli düdüklerin stratejilerini
 "Demokrasi" ayaklarını, açılımlarını
 Amerikan yardımını
 Şiddete şiddet
 Sürüp atacaksın bu hainleri
 Bu temiz topraklardan

***

 AÇILDIK 

 Açıldık
 Katiller başı ile görüşecek kadar
 Açıldık
 Diyarbakır'da meclis kurup
 Özerklik ilan edip
 Bir de "demokratik" lafını ağzından düşürmeyenlerle
 Anlaşmaya uğraşacak kadar
 Açıldık
 On üç canın şehadetini
 Futbol şikesinden daha basit görüp
 Kanıksayacak kadar
 Açıldık
 Açıldık
 Ne açılması kardeşim
 Açılmadık, saçıldık


  ***

 İYİ BAYRAMLAR

 Hani benim akide, sormuk şekerim
 Nerede
 Mahalleyi dolaşıp el öpenlerim
 Hiç harçlık almadım ben bayramlarda
 Yine de
 Çocukluğum kadar uzak
 Çikolata tadında değil de
 Akide, sormuk tadındaki bayramları
 Özlerim"

 Bayramınız kutlu olsun, tatlı geçsin efendim...

***

YALAN

"Nevruz" kutlamasıymış
Yalan
Barış eli uzatılmış
O da yalan
Gövde gösterisi bu düpedüz
Konuşuyor kürsüde bir sürü utanmaz yüz
"Posterleri taşınmayacak!"demişler
Terörist başı için
Yahu kardeşim ne posterinden bahsediyorsun
Emirleri okunuyor eli kanlı adamın
Bağırıyor devlet yöneticileri
"Türk bayrağı neden yoktu?"diye
İşte ben buna
Yani bayrağın taşınmamasına çok sevindim
Niye mi
Kirlenmesin o al bayrak
O bayrak ki
Bize şehitlerden hediye

***

KENDİ BAŞIMA

Uzaklarda
Bir köy evinin sessiz odasında
Yağmur vururken camlara
Gece karanlığında
Yanarken sobada ceviz kabukları çıtır çıtır
Uzansam somyaya
Elimde gazete, başucumda kitap
Ve de dingin, alıp götüren müziğiyle
Keman sihirbazı Farid Farjad

***

YÜZÜ KARA YÜREĞİ AK
Onların
Yüzleri kömür karası
Yürekleri pak
Ne para dolu kutuları vardı
Ne kollarında bilmem kaç milyarlık saat
Ne de paraları vardı sıfırlayacak

Yüzleri de yürekleri de kara olanlar
Yaşıyorlar
Bir elleri yağda bir elleri balda
Oysa onlar yitip gittiler
Ağızlarında kömür acılığı
Nefes alamadan
Çocuklarına, eşlerine doymadan
Donmuştu sanki alın terleri
Yüzlerindeki kömür karasında

İşçiydi onlar
Bilmediler rüşveti, hırsızlığı
Akılları hep ekmek parasında
***

ONLAR NİÇİN SAVAŞTILAR?


Eğitim yuvası okullar ateşe verilirken çok üzüldüm ve Gazi Binbaşı Mehmet'in sözleri içimi sızlattı. Aşağıdaki dizeleri yazdım.
***
"Bizim yaptığımız bir şey yok, asıl işi yapanlar şehitler. Biz sadece gittik, geldik o kadar. Bizim sadece kolumuz, bacağımız kopmuş; ama öbürleri şehit oldular, öldüler. Bizim kaybımız bir şey değil. Allah onların ailelerine sabır versin, bize değil."
Böyle diyor kahraman Mehmet Binbaşı
Gazi olmuş
Yüzü darmadağın
Gözünde ne kirpik kalmış ne de kaşı
"Bizim yaptığımız bir şey yok!" diyor
Yine de
Onun üzüntüsü, kederi olmuş
Bu vatan uğruna canını vermiş
Binlerce şehit arkadaşı

"Açılım süreci"
"Analar ağlamasın" derken
Atı alan Üsküdar'ı geçerken
Ne kadar da alıştık biz bu uyutmalara
"Sayın" da oldular artık
Katillerin heykeli dikilip
Atatürk heykelleri yıkılırken
Yakılırken eğitim yuvası okullar
Devletin polisinden ayrı
Kolluk güçleri kurulurken
Biz açılıyoruz

Askere kurşun sıkanlar
Yol kesip adam kaçıranlar
Ve de şimdilerde okul yakanlar
Saçıldıkça saçılıyor
Ne duruma düştü koca devlet
Bebek katilinden umar oldu medet
Artık hiçbir şeyden korkmuyorlar
Yakıyor, yıkıyor
Kaçmıyorlar

İçim sızlıyor yakılan okulları gördükçe
Binlerce şehidimizi, gazimizi
Ve de sevgili yeğenimi düşündükçe
Bırakın artık bu "açılım, çözüm" hikâyelerini
Okul yakıp yol kesenlerin
Binlerce fidanı şehit edenlerin
Kırın artık ellerini
***

BİR KAR YAĞSA DİZ BOYU
Söylemek istemedim hep aynı sözleri
Yeni yılda sağlık mutluluk dilekleri
Zengin olma istekleri...
Başka dileklerim var bu yıl
"Bir kar yağsa.." dedim
Yeni yıla girerken
Silse süpürse tüm pislikleri

Küçücük kelebekler gibi
Yavaşça süzülse yeryüzüne kar
Bembeyaz olsa toprak, doğa, evlerin damları
Ve de ağaçlar
Hele de insanların yürekleri
O yürekler, o beyinler de temizlense
Bir kar tanesinin duruluğu, aklığı kadar
Okullarda bilimin ışığı ile aydınlansa çocuklar
Atsak içimizden kini nefreti

Yaşananlara bakınca ülkemin güneydoğusunda
Suç oldu sanki savunmak devleti, milleti
İsyan eden, yakıp yıkan haklı
En acı olanı da
Sokaklarda cirit atıyor adamlar
Elleri silahlı
Ne polisin ne askerin
Ne de oraya giden memurun
Can güvenliği var
Bizler "açılım"la uyutulurken
Onlar atı alıp Üsküdar'ı boylayacaklar

Asgari ücret açıklandı bugün
Dokuz yüz bilmem kaç lira
Milyonlarca kişiye sadece somun ekmek parası
Beştepe'de ışıldarken katrilyonluk saraylar
Siz, yıllık otuz kırk liralık artışa razı olun
Aman ha aman
Dokunan o tepelerde oturanlara
Yanar mı yanar

Çok sözümüz var söylenecek de
Bir kar yağsaydı Ankara'ya
Bir yağsaydı
Bekliyoruz gece gündüz
Bir başlasa kar
Temizlenecek ne çok pislik var

***
"8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ" KUTLU OLSUN
           (Elli yıl önce köyümde kadınlar..."BÖLÜK PÖRÇÜK 2" şiirimden)

Kadınlarımız, kızlarımız
Analarımız, bacılarımız
Hele de yazın
Çapada, harmanda ve de tandırda
Durmadan çalışanlarımız, çalışanlarımız
Az da olsa boş kaldığında
Eline hemen kirman alanlarımız

Şimdi ara sıra da olsa
Aklıma gelir
Düğünlerde
"Su sızıyor, sızıyor taşların arasına
Oğlan ben kurban olam kaşların arasına"
Türküsüyle birlikte
Def çalışınız

***
           (Günümüzde kadınlar)

Kadınlarımız, kızlarımız
Analarımız, bacılarımız
Mustafa Kemal'in aydınlığında
Çağdaş, akılcı, bilimden yana
Aldırmadan karanlıklara
Okuyup yazıp
Her işte her görevde
Çalışanlarımız
Bu ülkenin geleceği
Sizin parlayan gözleriniz, aydınlık yüzünüz
Ve de emektar ellerinizde

***

ATIN KAHKAHAYI

"Kadınlar herkesin içerisinde kahkaha atmayacak" 
Buyurmuş
Derviş Mehdi’nin torunu
Atarsa kadın kahkahayı
İffetli olmazmış
“Şeyini şey ettiğimin şeyi” derken
İffetli olacaksın
Ayaklar altına alınırken Cumhuriyetin değerleri
“Allah verdikçe veriyor.” diye
Sinsice güleceksin
Mutluluğun resmi olan kahkahayı atan kadına
“İffetsiz” diyeceksin
Güzel ülkemin tüm kadınları
Hiç çekinmeyin
Birleşin
Atın kahkahaları


****
“GÜVENDEYİM” DEMEYE UTANIYORUM
Telefon etmiş annesine Elvin Buğra
“Otobüsteyim anne, geliyorum!” demiş
Gazetenin haberine göre 
O konuşmadan sonra
Elvin Buğra’dan ses çıkmamış

Böyle söyledi bir kanalda spiker
Okurken gazeteleri
Sizin topunuz
Bir Elvin eder misiniz kan içici şerefsizler
Elvinler ve de masum, evine ekmek götüren insanlar yitip giderken
Biz, hepimiz “Güvendeyiz!” desek bile
Yarın için güvencemiz mi var
Gerçekten bu memlekete ihanet etmeyen, bu güzel vatanı seven, bu kansızlardan yana olmayan her vatandaşımız gibi ben de çok üzgünüm, çaresizim. Duygularımı ancak böyle anlatabiliyorum. Ve diyorum ki:

“Ey yetkililer, sorumlular
Bırakın anayasayı, başkanlığı
Atatürk’e, Cumhuriyet’e düşmanlığı
Her olaydan sonra da
Kalıplaşmış sözlerle kınamayı
Yitip gidiyor insanlarımız
Bir çare bulun bir çare”
………………………
Numan Kurt
14 Mart 2016

.***
Nureddin Yıldız: "6 yaşındaki çocukla evlenilebilir."
Şok sözler: "Annen de olsa, diz kapağının üstü tahrik eder."
Karaman'da kırk beş erkek öğrenciye tecavüz iddiası!
Karaman'da bir öğretmenin, tarikat evlerinde en az kırk beş erkek öğrenciye tecavüz ettiği iddia edildi.
Ve daha böyle onlarca yüz karası haber

Böyle insanların varlığını duyunca insanlığımdan utanıyorum.

***

NE GÜNLERE KALDIK
“Önce ekmekler bozuldu
Sonra her şey”
Biz mi böyle olduk
Cılkı mı çıktı dünyanın
Hani bilirsiniz pek çoğunuz
Tüm komşularına küsen insanlar vardır
Alıngan, kavgacı
O tuhaf insanlara benzedi ülkemiz
Komşu ülkelerin hepsiyle kavgalıyız

Halimize bakmadan
“Dünya lideri(!)” olma yolunda da
İddialıyız
Ülkenin sorunları çözümsüzlüğe yol alırken
“Başkanlık” oldu
Sevdamız
Bilimden, akılcılıktan giderek uzaklaşırken
Eğitimimiz, okullarımız
Bıçak sırtında sallanırken ekonomi
Güneydoğu ateş içinde
Düşerken yere fidanlarımız
Bakın neyle uğraşıyor
Halk, millet adına seçip gönderdiğimiz adamlarımız

Devri saltanatlarında tecavüzler çoğalınca
Bunu yapanların çoğu da
Kendi yandaşları olunca
Yasa çıkarmaya kalkıştılar onları affetmek için
Neymiş efendim
Tecavüze uğrayan evlenirse tecavüzcüsüyle
Affedilmeliymiş
Tacizciler
Hemen çıkmalıymış
Ne işi varmış onların hapiste
Okudum önergelerini
Gözlerime inanamadım
En çok da bunları hâlâ savunanları
Anlayamadım

İnceledim, çoluğa çocuğa, pek çok masuma
Tecavüz edenleri ya da bu onursuzluğa kalkışanları
Baktım ki neredeyse hepsi halkı din ile aldatan
Din bezirganı
“Altı yaşındaki kızlar evlenebilir.” diyen şerefsizi mi
“Annen de olsa diz kapağının üstü tahrik eder.” hayasızlığını söyleyen ahlak yoksunu mu
Ve daha onlarcasından
Hangisini anlatayım
Üzülüp öfkelenirken
Ülkemin sürüklendiği karanlığa
Her şey apaçık ortada iken
Kraldan çok kralcı olanlara
Bu onursuzluğu yasalaştırmak isteyen “halkın vekili” adamlara
Ve de önergeyi haklı göstermeye çalışan
Unvanının başında “Adalet” olan badem bıyıklı
Bakana

“Efendim konu saptırılıyormuş da
Aslında bu yasa
Yaşı tutmayanlarla evlenip hapse düşenler için
Çıkarılacakmışmış da…”
Öyle de olsa
Bu yasa
Utançtır insanlık için
Başka onurlu işiniz yok mu sizin
Ülke ateşler içinde değil de
Her şey güllük gülistanlık  sanki
Bu beylerin derdi
Etekleri
...............
19 Kasım 2016
Numan Kurt

***

BİLDİĞİNİ SÖYLEME, SÖYLEDİĞİNİ BİL
Tuhaf adamdı dedem rahmetli

Üstünde yakasız gömleği, başında sekiz köşe şapkası
Komşusu Alişen emmiyle hiç bitmezdi kavgası
Köprüde karşılaşan iki inatçı keçi gibiydiler
Silah, bıçak olmasa da kavgalarında
Eksik olmazdı ellerinde kürek
Kuru gürültü bağırırlardı
Birbirinin üstüne yürüyerek
Neydi sebep şimdi yok aklımda
Kavgalarına bakarsan incir çekirdeğini doldurmazdı aslında

Gün geldi, devran döndü yaşlandılar
Nasıl oldu, kim başardı bu işi bilemem
Barışıp can ciğer kuzu sarması oldular
O bitmeyen kuru gürültü kavgalar son buldu
Dedem mi
Köy halkının sohbet yeri Alişen emminin dükkanından
Sabah akşam çıkmaz oldu

Şimdi geçelim Alişen emmiyi, dedemi
İkisi de göçtü bu dünyadan
Benim anlatacağım
Şu sıra akıllara durgunluk veriyor
Tuhaf bir adam

Bağırıyordu mitinglerde o çıkmayan sesiyle
“Hesap soracağım!” diyordu, eleştiriyordu
“Helal olsun, ana muhalefetten daha etkili!” diyorduk
"Bakın oylarını da çok artırdı partisinin
Çeki düzen verdi kılık kıyafetine, söylemlerine, taraftarın, herkesin"
Biz de isterdik ki
Hep bu çizgide ilerlesin

Sonra
Sonra beklenmedik şeyler oldu
Seçim sistemi gereği ittifaklar kuruldu
Birdenbire söylem değişti, eleştiri bitti
İktidara yapılan her eleştiri karşılığını eleştirilenlerden değil
Bu adamdan buldu

Olsun, şaşırdık; ama ne diyelim
Siyaset bu
Hayra yormasak da
"Vardır bir bildiği" dedik
"Normaldir" diyerek pek de ilgilenmedik

Sonra bir gün
Kulaklarımıza inanamadık
"Beni Türk doktorlarına emanet ediniz." diyen Atatürk'ün ülkesinde
Canı pahasına çalışan doktorlar için şu salgın günlerinde
"Kapatılsın dernekleri, bunların yaptığı vatan hainliği" dedi
Acı olan şu ki
Siz, tweetler atarken oturduğunuz yerde
O doktorların onlarcası
Can kurtaracağım derken can verdi
Katılmasanız da Türk Tabipler Birliği'nin düşüncesine
Yakıştırılır mı onlara hiç vatan hainliği

Nedir ki doktorların söylediği
"Sayılar, salgınla ilgili açıklamalar gerçeğe uymuyor." demişler
"Yönetemiyorsunuz, tükeniyoruz!" demişler
Neresinde bunun vatan hainliği
Olayın içinde yaşayan onlar
Hastalandın, iyileştin
Yine düşersen o duruma
İyileştirmek için koşacak olan yine o doktorlar

Daha ne diyeyim ben
Bugün okudum paylaşımlardan
Bulun, okuyun
Bu söylenenlere en güzel yanıt
Dr. Hüsrev Çetin'den

...............................................

Numan Kurt

***

KUBİLAY OLAYI ÜZERİNE
“İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.”
***
23 Aralık 1930. Menemen olayı. O uğursuz gün, Yedeksubay Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın eli kanlı yobazlar tarafından şehit edildiği gün. Cumhuriyet tarihimizde aydınlanma yolunda bir kara gün.
***
DUR DİYELİM KARANLIĞA
“Şapka giyen kâfirdir
Şeriat geri gelecektir”
Gözü dönmüş salyalı yobaz
Böyle bağırıyordu
Menemen’de silah zoruyla topladığı kalabalığa
Sözleri bir “kara duman” gibi yayılıyordu
Ortalığa

Haber gitti
Yedeksubay öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’a
Yetişti bir manga askeriyle
Yüreğinde görev aşkı, vatan sevgisiyle
Ayrıldı mangadan tek başına
Dikildi yobaz güruhunun karşısına
“Teslim olun!” dedi; ama
Aldırmadılar
Ateşle karşılık verdiler bu yiğit adama
Karşılık verdi manga
Verdi ya
Yoktu silahlarında öldürücü mermi
Bu yobaz sürüsünün karşısına
Manevra mermisiyle gelinir mi
Derviş Mehdi
Kaçırmadı fırsatı
Bağırdı kalabalığa
“Bakın, bana kurşun işlemiyor
Mehdi’yim ben!”
Düştü, yaralı haliyle cami avlusuna sığınan Kubilay’ın peşine
Tarih rastlamamıştır böyle bir vahşetin eşine
Kestiler, yiğit Kubilay’ın başını
“Allah! Allah!” sesleriyle Allahsızlar
Kör testereyle
Yardıma koşmuştu Bekçi Hasan, Bekçi Şevki
Vurdular onları da
Gözü dönmüş yobaz “Aman!” dinler mi
Vuruldular, yakalandılar, asıldılar
Cezalarını buldular
Ama
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” diyen Atatürk’e
Ve onun aydınlığına karşı
Zaman zaman palazlanıp
Hiç susmadılar

Onlar yeşil bayrak açsalar da aydınlığa
Bizim al bayrağımız elimizde, geçit yok
Karanlığa
……………..
Numan Kurt

***

SİVAS ELLERİNDE ÇALINMADI SAZIM

"Yaksan bile bedenimi
Ben doğarım küllerimden "

İnsan ölümlüdür
Korksanız da, çıkmasa da o son, aklınızda
Gelir bulur sizi bir gün
O zaman
Güzel ve faydalı yaşamak gerekir her anı
Böyle demek güzel de
Bırakır mı akla, bilime, aydınlığa düşman
İnsanlığın yüz karaları
Unutmadı "insan" olanlar
Ellerinde kalemleri, sazları, dillerinde türküleri ile
Madımak'ta yakılanları
Bırakmadılar doğal ölümlerine
Yaşatmadılar güzellikleri
O güzel insanlara
Yaktılar onları
Tarihin en iğrenç yobazları
Pir Sultan'ı anacaklardı
Türkülerini söyleyip deyişlerini okuyacaklardı
"Sivas ellerinde sazım çalınır" diyeceklerdi
Hızır Paşalar tükenir mi hiç
Yaşatmadılar Sivas'ta
İki temmuzda
Okuyan, yazan, çizen ve de türkü söyleyen
Barıştan yana, akıldan yana, bilimden yana
Onca güzel insanı
İnsan yakmanın olur mu hiç gerekçesi
Kendilerinden olmayanlar için
“Katli vaciptir!” bunların felsefesi
“Allah Allah!” diye saldırdı
O güzel, aydın insanlara bu Allahsızlar
Salya sümüklü yobazların en şerefsizi
“Madımak”
Baharda çıkar topraktan
Bir yoksul yemeğidir köylünün sofrasında
Toplardı köyümün kadınları, kızları
Tadıyla, tuzuyla farkı yoktu hiç ıspanaktan
Oysa şimdi “Madımak”
İçimde kanayan bir yaradır
Yüz yıllar geçse de
Bu ülkenin geçmişine sürülmüş
En iğrenç, en şerefsiz
Karadır
Ve şöyle der şair
Yakılanların ölümsüzlüğüne dair
“Boyun eğmem asla sana
Yaksan bile bedenimi
Ben doğarım küllerimden
Gücün varsa durdur beni! “
***
Ve yakılanların içinde bir ozan
Behçet Aysan
Bakın ne demiş bir şiirinde
".......
çünkü beyaz bir gemidir ölüm
siyah denizlerin hep
çağırdığı
batık bir gemi
sönmüş yıldızlar gibidir
yitik adreslere benzer
ölüm
yanık otlar gibi
sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde
ölürüm"
....................................
Numan Kurt


YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...