25 Ekim 2021 Pazartesi

ALIN TERİ, GÖZ NURU






-"Bak!” dedim, “Bugün yine senden söz edeceğim.”
-”Niye? Yine beni 'Kasap sevdiği deriyi yere çalar.' misali el âleme rezil mi edeceksin?”
-”Hele bak şu değer bilmeze? En az beş yazımın kahramanı sensin.Bu yazıları facebookta paylaştım, Kırşehir'de bir yerel gazete yayımladı. Sen de biliyorsun, benim birkaç arkadaşım 'Yahu, bu Hayrullah kimmiş, tanımak istiyorum.' diye senin dükkânın yerini sordular.”
-”Anladım, belli ki bir şeyler yazacaksın. Ben de merak ettim, bu kez neler anlatacaksın?”
-”Korkma bu yazımda seni yerden yere vurmak yok, koltuklarını kabartıp göklere çıkaracağım."
***
Her insanın başarılı olduğu bir yönü, yeteneği vardır. Önemli olan o yeteneğini işler duruma getirip ürünler, eserler ortaya çıkarması. Bunun için de bizim halkın deyimiyle içinde "atar"ı olması.
Yukarıdaki konuşmayı bugün Hayrullah Yılmaz arkadaşımın dükkânında onunla yaptık.
Ortak yaşadığınız olayı bir siz anlatın, bir de o anlatsın. Adamın ağzından bal akıyor sanki. Sıradan yaşanmışlıkları öyle ballandırıp heyecanlı anlatır ki ilgiyle dinlersiniz, olayın içinde sanki siz de yaşarsınız.
Ankara'da olduğum günlerde onun belli bir adı olmayan dükkânı benim, Necdet Erce arkadaşımın ve Hayrullah'ın sığınağı oldu. Geçen yıl kiralamış burayı. Sattığı bir şeyler mi var? Hayır. Bir gün sormuştum ona:
-"Hayro, niye kiraladın bu dükkanı?"
-"Sorma, sıkıldım şu pandemi günlerinde, kahveye gidemiyorsun, arkadaşlarla bir yerde toplanamıyorsun. Ben de dedim ki kendi kendime: 'Kahvehaneye vereceğin parayı buraya ver, üç beş arkadaş ara sıra uğrar, hoşça vakit geçirirsiniz. Hem de ufak tefek el işleri ile uğraşırım.' İşte böyle. Sen dersin ya 'İnsan oğlu çeşit çeşit.' diye, ben de böyle bir çesidim. Zaten buranın kirası da üç yüz lira. nereye harcamıyoruz bu parayı?"
Hayro'nun dükkânını daha önce anlatmıştım. O yazımda dükkân için "Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı" demiştim. Bugün beni şaşırttı arkadaşım. Bizlerin gelip onu lafa takmadığımız günlerde öyle güzel iki el emeği tablo yapmış ki gerçekten görülmeye değer. Ben de en azından bu sanal ortamda arkadaşlarımız görsünler diye paylaşıyorum.
Aşağıda fotoğraflarını gördüğünüz iki tablo el emeği, alın teri, göz nuru. Bu tablolar mozaik taşının yapıştırılmasıyla yapılmış. İnsan anlatmak istediğini, ulaştırmak istediği mesajı her zaman öyküyle, romanla, düşünce yazılarıyla, konuşmalarla yapmaz ya, bazen böyle bir el işi tablo da gereken mesajı verir.
İlk tabloda "Kitap okuyun!" mesajı var. Sağ elde, sol elde, yerde, ayakta hep kitap. Renk renk taşlar yapıştırılarak dokunmuş bir halı gibi. Bunu yaparken verilen emeği siz düşünün.
İkinci tabloda ünlü Amarikalı mafya lideri Al Capone görüntüsünde bir adam var. "Hayrullah bu ne anlam ifade ediyor?" dedim. "Mafya ve yeşil sermayeyi anlatıyor." dedi.
İki tabloyu da yakından inceledim. iğneyle kuyu kazar gibi bir uğraş verilmiş.
Dedim ya! Her insanın ayrı özellikleri, yetileri var. Kimi çok okur, kimi yazar, kimi resimle uğraşır, kimi bahçesinde harikalar yaratır, kimi çaldığı saz, söylediği türkü ile sizi hayran bırakır, kimi konuşmasıyla ağzına baktırır.
***
Hayrullah'ı anlatırken yine okul arkadaşlarımdan Mehmet Durukafa geldi aklıma. Aynı sınıfta olmasak da tanışırdık okul yıllarında. Beş altı yıl önce facebookta adını gördüm, baktım yaşadığı yer olarak "Didim" yazıyor. Hemen iletişime geçtim, o gün buluştuk. O günden beri de sık sık görüşürüz. Onun yaptığı usta işi tahta işlerini de bu yıl bir paylaşımında gördüm. İlk karşılaşmamızda da" Kardeşim, böyle marifetlerin var da niye gizledin? Her insan bu ağaç işlerini böyle güzel yapamaz."
Didim'deki evinin bir gözünü bu güzel ürünleri yapmak için atölye olarak ayırmış.
Onun el becerilerinden, yaptığı ağaç işlerinden birkaçını da burada paylaşıyorum.
Resimle, müzikle uğraşan, başka başka becerileri olan arkadaşlarımız daha çok. Bu iki arkadaşın ürettiklerini yakından gördüğüm için anlatıyorum. Güzel sözdür. Eskiler demişler ki "Marifet iltifata tabidir." Üretenin emeğine değer verip onu paylaşmak gerekir.
Yüce değerdir emek
Yaşı yoktur öğrenmenin, öğretmenin, üretmenin
İşi insanla uğraşmaktı
Öğretmenin
Hayata hazırlamak, biçim vermekti taze fidanlara
Kendisi mum gibi erir eğitim verirken onlara
Emeklilkte biter mi her şey
Uğraşacaksın
Günü üreterek yaşayacaksın
İster marul, domates yetiştir varsa bahçen
İster yaz, çiz, sazınla sesini birleştir
İster dostlarınla anılarda söyleş
Bazen de sor kendine
"Ben ne yaptım bu hayatta
Kimleri yetiştirdim
Hangi eserleri verdim
Hangi güzel dostları edindim?" diye
Böyle söylemekle
Haddim değil öğüt vermek kimseye
Mutlu olmak gerekir yaşanan her andan
Nefes almak bile güzel
Umutsuzluk, boşluk, sevgisizlik
Koparır alır bizi
Bu güzelim hayattan
........................................................................
Numan Kurt
26 Ekim 2021

YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...