6 Temmuz 2025 Pazar

GEÇİP GİDERKEN ...





Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye; iklimi, denizleri, tarihi ve turistik yerleriyle, toprak zenginliğiyle, diliyle, kültürüyle yer yüzünün sayılı ülkelerinden biri.
İnsanımızın kimine göre her şey güllük gülistanlık. Bana sorarsanız ya da bu ülkede yaşayan vatandaşların çoğuna sorarsanız saydığım bu güzelliklerin, zenginliklerin aksine gidiş hiç de hoş değil. Nelerin kötüye gittiğini yandaş olmayan basından, televizyon kanallarından izliyorsunuz. Ben; ekonominin çok kötüye gittiğini, işsizliğin arttığını, emeklilerin büyük bölümünün açlık sınırının da altında olduğunu, gençlerin geleceğe umutla bakamadığını, adalete güvenin sarsıldığını, özgürlüklerin kısıtlandığını yazsam kim duyacak?
"Ormanlar yanıyor, yüreğimiz yanıyor!" desem, çığlığımın ötesinde ne gelir elimden?
Yine dayanamadım, yazımın girişine bu sıkıntıları, varlık içinde olmamız gerekirken yokluk içinde oluşumuzu ekledim.
***
Bu yazı aslında "duygusallık ve hoş görü" üzerineydi, dönelim oraya. Cahit Sıtkı Tarancı'nın en çok bilinen "Otuz Beş Yaş" şiirinden bir bölüm alarak sürdüreceğim yazımı:
"Zamanla nasıl değişiyor insan
Hangi resmime baksam ben değilim
Nerde o günler, o şevk, o heyecan
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan"
Şairin dizelerle çok güzel ifade ettiği gibi yaşlanmak insanı hem duygusallaştırıyor hem de hoş görülü yapıyor.
Kesin olarak bildiğim bir olgu var. Karşı çıkan olur mu, bilmiyorum;
ama bana göre her insan yaşıyor bunu. Başka kanıta ne gerek var. Kendimden biliyorum insanın yaşlandıkça duygusallaştığını.
Yıllar içinde yazdığım başka yazı ve şiirlerimde de belirtmiştim; babam, benim çocukluk, gençlik yıllarımda sert görünüşüyle bilinen bir insandı. O zamanın da anlayışı olmalı, ben onun bizlerin saçını okşayıp sevdiğini hiç hatırlamam. Köyümüzdeki mahallemizde yaramazlık yapan çocukları “Hasan emmin geliyor, ona söyleyeceğim.” diye annelerinin korkuttuğunu bilirim. İşte bu sert görünümlü adam yaşlılığında bizleri merak eden, sulu gözlü biri olup çıkmıştı.
Duygusallıkla söze başladım. Anlatmak istediğim şu: Bu facebook denen paylaşım ortamına gireli on altı yıl kadar oldu. Sıradan yaşayıp tükettiğim hayatıma hiç aklıma gelmeyen yaşanmışlıklar eklendi. Bunları da zaman zaman yazdım. En önemlisi de elli yıla yakın bir zaman sonra sınıf ve okul arkadaşlarımla buluşmam, iletişim kurmam oldu. Onlarla buluşmalarımızda duygusallığın doruklarında yaşadık.
Düşünebiliyor musunuz on yedi- on sekiz yaşlarında üç yıl yatılı okuduğunuz okulunuzdan ayrılıyorsunuz. Kendi çevrenizde yaşayan arkadaşlarınızı zaman zaman gördüğünüz oluyor; ama çoğu ile elli yıl sonra bu internet denilen mucize buluşun aracılığıyla dede, babaanne, anneanne olarak bükülmüş beliniz, kırlaşmış saçlarınızla bir araya geliyorsunuz. İşin ilginç tarafı okulda değerini bilemediğimiz arkadaşlıklar bu buluşmalarda kuruluyor.
Ben, bu “okul arkadaşı buluşmaları”nın üçüne katılabildim. Kırşehir’de katılımın da çok olduğu ilk buluşmada , Antalya ve Dikili buluşmalarında. Her üç buluşmanın da yazısını, öyküsünü bütün duygusallığımı da katarak anlattım.
Aynı devre mezunu olup da okuldaki haliyle hatırlayamadığım arkadaşlarımla “can dost” olduk. Sınıf arkadaşlarımı, okuldaki başka sınıflarda olan pek çok arkadaşımı biliyordum; ama bir Necdet Erce’yi, Ahmet Özbek’i, Erol Okçu'yu adını şu anda sayamayacağım birçok arkadaşımı bu buluşmalarda tanıdım. Sınıfımda olanlarla, okuldan hatırladığım, hatırlamadığım arkadaşlarla buluşma ortamlarında çok güzel, duygusal paylaşımlarımız oldu. Bu buluşmaların ilk düzenleyicisi Öner Pehivan'ın, daha sonra bunu sürdüren Ahmet Özbek'in haklarını da teslim etmek gerekir. Buluşmalarda Öner'in yaşattığı sazlı sözlü eğlenceler, kaynaşmalar da benim unutamayacaklarım.
Sözü nereye mi getireceğim. Elli yıl sonra yöre halkımızın deyimiyle göverip bostan mı olacağız, bazı zıtlaşmaları, olumsuzlukları yaşamanın bir anlamı yok. Hepimizin yaşı yetmişin üzerinde, bazı arkadaşlarımız seksene yaklaşmış. 1969'da okulu iki yüz elli altı kişi bitirmişiz, seksen kadar arkadaşımız veda etmiş bu dünyaya. Ben, kimsenin düşünce yapısını değiştiremem. Elli yıl sonra başarabildiğimiz o güzel buluşmaların sürmesi iyi olur; ama giderek ağırlaşan yaşam koşulları, yaşlanmışlıklar neredeyse bunu da olanaksızlaştırdı.
Bizler geçip giderken, ömrümüzün sonbaharında, duygusallaştığımız bu yaşlarda hoş görüyü de bir kenara bırakmamalıyız.
Bizlerin ortak değeri yurt sevgisi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerine, Cumhuriyet değerlerine bağlılıktır. Ayrı siyasi görüşlerde olabiliriz. Bu konudaki paylaşımlarımızı kendi facebook , ınstagram, twitter gibi sanal ortamlarda yapabiliriz. Ortak gruplarda yaparak zıtlaşmanın bir anlamı yok.
Gençlik yıllarımızın “slogancı ideoloji”leri biz ne getirdi ki… Buluştuğumuz ortamlarda uygar insanlar olarak her konuyu tartışabiliriz.
Her arkadaşıma sağlıklı, uzun ömür dilerim; ama yolun sonu görünürken birbirimizin değerini bilelim. Bakın sağlıklı olsaydı Sedat Gürses, toplantılarımızın neşesi olurdu. Kazım Çınar, o çıkmayan sesiyle Antalya’da “Annabella” şiirini yürekten okudu, hepimizi duygulandırdı. Şimdi o Kazım yok artık. “Armudun sapı, üzümün çöpü” diyecek yaşı çoktan geçtik. Bu ülkenin pek çok değerden uzaklaştırılışından, içinde bulunduğu durumdan ben çok mu memnunum sanki?
Duygusallaşmakla başladım ya yazıya. Şu anda içimden geçenleri dökmek istedim dizelere…
Nasıl heyecan duydum, mutlu oldum
On sekiz mayıs iki bin on yedi de
İlk buluşmamızda Kırşehir’de
Çemen ekmeği, kayısıyı yerken
Anılara dalıp söyleşirken
Elli yılın özlemiyle otel önünde
Okul yıllarının saçları biryantinli ama
Ayakkabıları boyasız gençleri
Siyah önlük beyaz yakalı, kimi belikli kızları
Artık dede, babaanne, anneanne olmuşlardı
Yetmiş yaşın eşiğinde
Çoşkuntuna otelinde
Ne güzel ne duygusal iki üç gün yaşadık
Okul yıllarında bile kuramadığımız arkadaşlığın, dostluğun
Bu yaşlarda tadına vardık
Yavaş yavaş tükenirken neslimiz
Kalan ömrümüzde yine güzellikler yaşayalım
Dostça türküler söyleyelim
Sevelim, sevilelim
Ömrümüz oldukça
Tükenmedikçe nefesimiz
Dostça, arkadaşça, türkü tadında çıksın
Sesimiz
......................................................................
6 Temmuz 2025

SICAKLARDA BİR KIŞ GÜNÜ ÖZLEMİ

  Hava sıcak mı sıcak Her gün birkaç derece artıyor İç suyu terle, iç suyu terle Sıksalar suyumuz çıkacak Bu b...