2 Haziran 2024 Pazar

YAŞAMAK, NEFES ALMAK, DOSTLUK ÜZERİNE






 Türkçemizin güzel, duygulu şairi Ziya Osman Saba'nın, içinden iki bölüm aldığım "Nefes Almak" şiirini okuyunca ben de duygularımı yazmak istedim.

Evet, yaşamak güzel. Yaşadıkça mutlulukların, sevinçlerin yanında, mutsuzluklar, acılar da vardır. Bardağın dolu tarafını görüp nefes aldığımız sürece olumlu düşünmek gerekir "Yalan" denilen, ama aslında gerçek olan dünyada.
"Nefes almak, içten içe, derin derin
Taze, ılık, serin
Duymak havayı bağrında
Nefes almak, her sabah uyanık
Ağaran güne penceren açık
Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında"
Ziya Osman Saba
***
Kaybetmek de var hayatta
Tutulmuşsa acımasızca köşe başları
Adı kalmışsa adaletin bu topraklarda
Yine de umutsuz olma kardeşim
Sağlıklı yaşıyorsan, nefes alıyorsan mutlu ol
Geleceğe umutla bakıyorsan eğer
Bu bereketli toprak, bu mavi gökyüzü
Dostluk, arkadaşlık
Ve bir gün kavuşacağın aydınlık için
Yaşamaya değer
***
Öğrencilerim de ben de mutlu olurduk Sait Faik’in “Hişt! Hişt!” öyküsünü okurken. Öykücülüğümüzün bu temel direği öyle okuyucuyu heyecanlandıran, meraklandıran olaylar anlatmaz öykülerinde. Alır sıradan yaşamın bir yönünü o doyulmaz diliyle anlatır. Onun için olay değil anlatım önemlidir. Akıp giden sizi adeta çarpan anlatım.
Türkçe ya da Edebiyat dersine girdiğim her sınıfta okurdum bu öyküyü. İlgiyle dinlerdi öğrenciler. Teneffüse çıkınca da başlarlardı birbirinin arkasından “Hişt! Hişt!” demeye…
Ve şöyle bitiyordu okuyana “yaşam sevgisi” aşılayan o öykü:
“Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.
Hişt hişt!
Hişt hişt!”
İşte, bu yazıyı yazarken hayranı olduğum, öykücülüğümüzün ustası Sait Faik Abasıyanık ve “HİŞT! HİŞT!” öyküsü geldi aklıma. Okuyana yaşama sevinci veren bir öykü. Bulun, okuyun derim arkadaşlarıma, dostlarıma.
***
“Bugün cuma, yaşadığım yerin pazarı. Denizi, kumsalı, koyları güzel Didim’in pazarına gittim bugün. Oradaki insan sesleri de bana insanla yaşamanın, hayatın olağan akışını kabullenmenin insanı mutsuzluktan uzaklaştıracağını anlatır her zaman.
Bazen düşünürüm; “Her şeyi dört dörtlük olan bir malikane verseler bana. Her istediğim anında yerine getirilse mutlu olur muyum?” derim kendi kendime. Derim de cevabını da kendim veririm: “Bu olası değil, oturup arkadaşlarınla sohbet etmedikçe, insan kalabalığı içinde bir birey olarak güzel dostluklar kurmadıkça nasıl mutlu olabilir insan?”
Bugün cuma
Cıvıl cıvıl pazar yerinde
Çığırtkan satıcıların sesleri
Çeşit çeşit meyveler, sebzeler
Kiraz, çilek, elma, şeftali, armut, erik
Marul, maydanoz, dereotu, nane…
Kavun, karpuz; patates, soğan
Ve satıcıların
Birbirine karışan
“Geeel!...Geel…! Çileğe, kiraza, eriğe geel! “ sesleri kulaklarda
Yaşamak güzel
Saat sabahın yedisi
Deniz kenarında ben ve birkaç emekli
“Günaydın!” diyoruz birbirimize
Giriyorum
Sonra soğuk olsa da su
Dibinde altın rengi halkalar oluşmuş
Pırıl pırıl denize
Nefes almak ne güzel
“Telefon acı acı çaldı.” derdik ya
Yok artık şimdi
Çalan her telefonda hoş bir melodi
"Selvi Boylum, Al Yazmalım"dan çok sevdiğim ezgi
Evet telefonum bu ezgiyle çaldı
“Alo!” dedim
Kulaklar iyi duymuyor, bağırıyor
“Alo, ben Hayrullah!”
“Vay koçum!” diyorum, “Nasılsın?”
“Nasıl ödeyeceğim..” diyor, “…senin hakkını?
“O da ne demek, ne yaptım, ne oldu ki?”
“Beni yazdın, resmimi çizdin, bir de belgesel çek oldu olacak.”
Koyveriyoruz karşılıklı kahkahaları
“Olur be Hayrullah, “diyorum, “..şimdi yok; ama alırım bir kamera
Onun da gelir zamanı
Ben de az yemedim senin çayla birlikte
Leblebini, tahinli pekmezini
Dostlarla, arkadaşlarla konuşmak ne güzel
Gün öğle vakti
“Gel, bugün Yaşar’ın bahçesine gidelim.” dedim
Okul arkadaşım Mehmet’e
Atladık arabaya
Düştük Akyeniköy yoluna
Yeşillikler içinde bir büyük tarla, bir yanı zeytinlik
Bir yanında küçük, şirin bir ev
Oturuyoruz kapıdaki masaya
Söz, sohbet
Tadına varıyoruz çayın
Yeni toplanmış dalından taze salatalık, biberin
Hele de yağda pişmiş yumurtanın
Üç saat nasıl geçti bilemedik
Çıkınca şaşırsak da yolu
Mutluyduk
“Her günümüz böyle olsun.” dedik
Ama şimdi Yaşar artık yok
Karlı bir mart gününde onu kaybettik
Anlatmaya çalıştım bir günün anlarda mutluluğunu
Kendi dilimce
Her şey güllük gülistanlık değildir hayatta
Ne demiş çağlar ötesinden
Bir ünlü düşünür, denemeci
“Nasıl olsa bir gün gelecek hayatın sonu
Onun için her gün üzülüp düşünmeye, korkmaya gerek var mı?”
Ben de diyorum ki
“Mutlu olmak elimizde, yaşamayı, insanları sevince”
Yazarken bu dizeleri
Güneş bütün sıcaklığı, parlaklığıyla yükseliyor
Gökyüzü, doğa ne güzel
Nefes almak, insanlara “Merhaba!” diyebilmek
Mutluluk veriyor

DİLİNİ GÜZEL KULLAN, SÖZÜNÜ BİL DE KONUŞ

  "Genellikle hatalarımızın hesabını tutmak, başarılarımızla övünmekten daha kârlıdır." ...