16 Ağustos 2020 Pazar

SEMAVERDE DEMLİ ÇAY


 


Yaz aylarında kaldığım, nisan başında gelip ekim sonunda Ankara'ya döndüğüm Didim'de en sıkıcı yılımı yaşıyorum. Nedeni belli. Elimizi kolumuzu, üstüne üstlük bir de ağzımızı, burnumuzu bağlayan şu salgın yüzünden.
Özgür yaşamak, ailece gezmek, dostları ziyaret etmek, arkadaşlarla buluşmak ne kadar değerliymiş biliyor musunuz?
Bırakın sık sık görüşmeyi, onlardan telefon geldiğinde söyleşmek bile mutlu ediyor insanı. “Ha bitti ha bitecek.” dedik; ama pek biteceğe benzemiyor.
Bugünlerde hava çok sıcak. Evde terleye terleye otur. Üç beş günde bir sakına çekine denize, markete, haftada bir pazara git. Yaptığımız bu. Evden kim gitmişse market ya da pazara uyarıların ardı arkası kesilmiyor. “Maskeni tak, eline dezenfekte dök, kimseye yaklaşma, elini iyi yıka, gelenleri balkona koy....." Böyle daha neler neler. Bunları diğer yazılarımda da yazdım.
Dışarı çıkınca bakıyorum, biz yaştakilerin dışındakiler, daha genç olanlar umursamazlık içinde. Önünden geçtiğim lokantalar, kafeler dolu. Şu yazıları yazmak, resim çizmek bu sıkıcı günlerde avuntum, uğraşım oldu benim.
Her zaman sıradan gördüğümüz; ama bugünlerde değeri büyük bir olay yaşadım bugün. Öğretmenliğimin ilk yıllarında öğrencim olan, şimdi burada emekliliğini yaşayan Galip telefon etti.
-”Alo!”
-”Alo, Galip merhaba!”
-”Merhaba hocam! Nasılsınız, ne yapıyorsunuz?”
-”Teşekkür ederim, iyiyim, evde terleyip oturuyorum.”
-”Bugün bir yerlere gidip çay içelim, sohbet edelim diyorum, siz ne dersiniz?”
-”Çok iyi olur.”
-”Ben sizi 14.30'da alırım, Mükremin ağabeyle Ünal da olacak.”
-”Tamam, sizi o bildiğin marketin önünde beklerim.”
Kararlaştırdığımız saatte geldiler. Mavişehir'in ilerisinde denize bakan yüksekçe bir yerde durduk. Bir süre söyleştikten sonra semaver hazırlandı, çevreden çalı çırpı toplandı, çay demlendi. Nefis bir çay olmuştu. Evet çay güzeldi; ama ortak konu çok olunca sohbet de güzeldi.
Boşuna denmemiş halkın o yaşanmışlıklar sonucunda söylediği sözler:
Gönül ne çay ister ne çayhane
Gönül sohbet ister çay bahane
İşte böyle sıradan bir yaşanmışlık bile bizi mutlu ediyor. Oralarda da her yaklaşımımız, hareketimiz dikkat içinde.

Eski günlerdeki gibi olmasa bile tadı
İçilen çayın, biranın
Mutluluğunu yaşadık
Sıradan bir gün içinde
Güneşin devrilip gittiği anlarda
Tatlı bir söyleşiyle
O doğa güzelliği içinde olmanın

***
Yukarıda aslında sıradan bir günün içindeki yaşanmışlığı anlattım. Bu salgın günleri bu buluşmamızı sıradanlıktan çıkarmış, bizim için sıra dışı haline getirmişti. Anlattıklarım belki şu günlerde birçok arkadaşımın gündelik yaşamıyla örtüşüyor.
Politika konusunda uzmanlığım olmasa da şu son olay hakkında da içimden gelenleri yazmak istedim.

***
Benim yöremde söylenen güzel bir söz var. Kendisine sağlanan olanaklarla ya da kendi kazanımlarıyla iyi duruma gelen; ama bunun değerini bilemeyen, şımaran insanlar için “Ne oldum delisi olmuş.” derler.
Kazanımlarıyla bir türlü mutlu olamayan insanlar için “Bulmuş da bunuyor.” sözü kullanılır. Çevrenizde görürsünüz bazıları da her işi kendilerinden iyi kimsenin yapamayacağını düşünürler. Daha neler neler yazacağım da okuyanlara kaba sözlerle saygısızlık yapmamak için bu adama karşı o sözleri yazmak istemiyorum.
Şimdi yazının bu girişini okuyanların bir kısmı kimden söz ettiğimi anladılar. Siyasetle çok ilgisi olmayanlar ise “Kimden söz ediyorsunuz, artık yazın o kişinin adını.” diyebilirler.
Kimden söz edeceğim canım, şu bizim Muharrem'den. Bu cümleyi okuyanlar yine diyecekler ki çok mu samimisiniz de “bizim Muharrem” diyorsunuz. Yok canım, Muharrem İnce'yle bir kelime bile konuşmuşluğum yok.
O zaman bu söz nereden geliyor? Adamın mesleği öğretmenlik, yani bizim meslekten. Yaşı da bize yakın. Önceden de bir sempatimiz vardı. Hatta seçim kampanyasında mitingine bile gitmiştim Aydın'da. Pek de coşkulu konuşuyordu.
Partisi ona bakın neler sağlamış. Elbette bu kazanımlarından kendi girişkenliğinin de payı var; ama ondan üstün ne cevherler varken onu ön plana çıkarmış. İl başkanı, milletvekili, grup başkan vekili ve en önemlisi parti liderine karşı parti genel başkanlığına adaylık koyduğu halde Cumhurbaşkanı adaylığı.
Hangi partiliye verilmiş bu fırsatlar. Şimdi ne oldu? Adamın yaptığı tam bir kör inkarcılık. Parti yönetimini beğenmiyorsan uğraşını, mücadeleni parti içinde verirsin. Bunu daha önce de yaptın, kimse sana bir şey demedi. Bu yaptığına “yediği kaba tükürmek” denir. Aslında öyle değil söz; ama ben kabasını yazamıyorum.
Çok uzatmadan şöyle diyeyim: Sonuç alamazsın. Bin günde çıkacağın hareketin sonu fiyasko olur. Dün bir şiirimde "İnceldiğin yerde koparsın.” demiştim.
Yıllarca süren iktidarın, artık yıprandığı dönemde bu hareket hiçbir partilinden destek bulamaz. Bu halk fare değil, sen kavalı çalınca peşinden gidecek.
İnanın politikayla iç içe olmasam da benim için bu davranış hiç hoş değil. Okuyan arkadaşlar şunu diyebilir: “Memelekette demokrasi var kardeşim, herkes istediği hareketi yasalara uygun olarak yapabilir.” Doğru; ama yıllarca emek verdiğin partiye karşı olmadık zamanda bunu yapmak hangi parti için olursa olsun doğru değildir. Başarılı olacağına inanmıyorum; ama yine de düşündüklerimi yazmak istedim.
.............................................................
Numan Kurt
15 Ağustos 2020



YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...