16 Kasım 2020 Pazartesi

TÜRKÜ VE ŞİİR DİNLERKEN








Türküler, şiirler
Özümden, güzel dilimden
Dinledikçe, okudukça
Neler neler bulurum kendimden

***
“İki bin türkü var dağarcığımda. Ben nicelik olarak yani sayı hesabıyla bakmıyorum türkülere. Türkünün niteliği önemli benim için. Güzel türküleri öğrenir söylerim.”
O tatlı kekemeliğiyle böyle diyor Hüseyin Turan.
Halk TV'de, ondan “Edirne'nin Gelini”, “Acem Kızı”, “Deli Gönül”, “Minnet Eylemem” türkülerini dinlerken hem sözlerden hem sazdan hem de Hüseyin'in sesinden etkilenmemek olası değil.
Şu cümleler gördüğünüz gibi tırnak içinde. Benim yazdığım sözler değil, türkü sanatçısı, araştırmacısı Mehmet Özbek'e ait.

“Türk insanının düşünen, soran; seven, küsen; gülen, ağlayan kalbinin içini görürüz türkülerde. Onlar bizim romanımızdır, bizi anlatır asırlardır bizlere.
Türkülerin, ama gerçek anlamda soylu türkülerin kendisi, başlı başına bir öğretmendir. İnsanı eğitir, geliştirir, insanı daha erdemli kılar, daha akılcı davranmaya yönlendirir.
Türkü sevgisi çok küçük yaşlarda başlatılmalıdır. Türküleri seven bir çocuk, başta canlıyı sever; insanları, toplumu sever; eşsiz bir ruh kudreti ve zenginliği kazanır. Türküler onlara vatan sevgisi, vatanını tanıma ve tanıtma arzusu aşılar, onların vatana hizmet duygularını geliştirir.”

Ben, sonradan bir kişi tarafından bestelenmiş türkülerden çok, ölümler, acılar, kıtlıklar, çaresizlikler ya da sevinçler yaşayan halkın; anaların, bacıların, ozanların yaktığı, söylediği türküleri severim.
Uzun yıllar şiirlerini yasaklar nedeniyle okuyamadığımız, bizden önce dünyanın tanıdığı şair Nazım Hikmet de türküler üzerine şunları söylüyor:

“İnsanların türküleri kendilerinden güzel
Kendilerinden umutlu
Kendilerinden kederli
Daha uzun ömürlü kendilerinden
Sevdim insanlardan çok türkülerini
İnsansız yaşayabildim
Türküsüz hiçbir zaman...”

Şair, türküleri övmekle kalmıyor aynı zamanda da yaşıyor..
.
Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun o ünlü şiirinde geçen şu dizeleri hepiniz bilirsiniz:

"Şairim
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım
Şairim
Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum
Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim
Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm "
...

Değişik müzik türlerinden de güzel eserler dinliyoruz. “İlle de türkü...” diye bir düşüncem yok. Benim için “türkü” birinci sırada. Niye? Çocukluğumda, gençliğimde o pilli, bataryalı radyolardan hep türkü dinledim de ondan. Bir de bu halkın özü var, Anadolu'nun zengin kültürü var türkülerde.
Belki beni bu konuda tutucu olarak görebilirsiniz; ama şu “rap müzik” dediklerinden pek bir şey anlamıyorum. Çıkıyor bir genç, bağıra çağıra bir şeyler söylüyor. Bir müzik var; ama müziğe uygun bir söyleyiş yok, söyleyen konuşuyor sadece. Şimdi bu tür müziği anlatmaya çalışırken aklıma bir muzırlık geldi. Şöyle birkaç satır “rap müzik” sözü yazayım dedim.

Ceketim sırtımda
Çıktım aç karınla sokağa
Şu karşıdan gelen kız var ya
O benim sevgilim
Ne zaman görsem onu
Ben bende değilim
***
Uyduruk, böyle sürüp giden sözler. Oysa böyle mi insanın acısıyla, mutluluğuyla yoğrulmuş türküler?...

İşte böyle sallana sallana söylenen sözler ve arka planda ilgisiz bir müzik. Sevenler olabilir, ona diyecek sözüm yok. Bizim köyümüzde şu sözcük çok kullanılırdı. “Yadırgı”. Ne demek bu? Yabancı, tanınmayan insan, hayvan için kullanılan bir sözcük. Ben de diyorum ki o tür müziği gençler sevse de bana “yadırgı” geliyor.

“Görkemli Hatıralar”da Hüseyin Turan güzel türkülerini söylerken bir yandan da şiirimizin usta ismi Ahmet Erhan, şiirleriyle tanıtılıyor. Şiirin kesin bir tanımı yok, ama en yaygın ve benimsenen tanımı şöyle. Şiir, o dilin sözcüklerini en uygun biçimde yan yana getirerek duygu ve düşünceleri anlatma sanatıdır.
Şiirimizin bu hüzünlü şairi aynı zamanda Türkçe öğretmeni ve iyi bir futbolcudur.
Erken ayrıldı aramızdan bu “elde var hüzün” şairi. Bize de şiirlerindeki o hüznü ve acıyı bıraktı.
78 kuşağının en önemli şairlerindendir Ahmet Erhan. Okuyanı çarpan, çok etkileyen, adeta duvardan duvara fırlatan bir söyleyişi vardır. Bu bambaşka tarzına rağmen az tanınır. Genç sayılacak yaşta amansız hastalık onu da alıp götürdü. Bize de yazdığı şiirlerde acısını, çilesini hissetmek kaldı. Neyse, Ahmet Erhan’la ilgili ne yazsak eksik kalacak.
Ahmet Erhan'a ilgi çekmek, onun şiirlerinin okunmasını sağlamak için iki güzel şiirini paylaşıyorum:

Anne

Bırak kalsın masada ekmek, testide su
Ayna puslu, pencere camı kirli
Bırak kalsın saçların dağınık, gözlerin uykulu
Saksıdaki çiçek susuz, kedi yalını bekler bir köşede
Bırak kalsın meyve ağaçta, kırlangıç havada
Dama düşen ince bir yaz yağmuru...
Yoruldun artık, bütün gün
Didinip durdun
Toprak bile, gök bile, deniz bile
Bir yerde yorulur.
Bırak kalsın süpürge duvarda,
Sabun kovada
Anne, gel yanıma otur
***
Oğul

Anne ben geldim, üstüm başım
Uzak yolların tozlarıyla perişan
Çoktan paralandı ördüğün kazak
Üzerinde yeşil nakışlar olan

Anne ben geldim, yoruldum artık
Her yol ağzında kendime rastlamaktan
Hep acılı, sarhoş ve sarsak
Şiirler çırpıştıran bi adam

Kurumuş kuyunun suyu, incirin sütü çoktan çekilmiş
Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
Ayrık otları, dikenler bürümüş

Kapıdaki çıngırak kararmış nemden
Atnalı ve sarmısak duruyor ama
Oğlum, mektup yaz diyen
Sesin hâlâ kulaklarımda

Anne ben geldim, ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
Dizlerin duruyor mu başımı koyacak
Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..
....
Evet, bir programı dinlerken, türkü ve şiir dinlemekten büyük keyif alırken bunları yazmak geldi aklıma.
Ne kadar isterdim saz çalıp türkü söylemeyi. Olsun, onları beceremesem de türkü dinleyip şiir okuyorum ya!
Sazın telinden türkülerin diline uzanan Hüseyin Turan'a ve kendi deyimiyle "türkü çırpıştıran" hüzünlü şair Ahmet Erhan'a sevgiyle...
Türkünüz, şiiriniz bol, sağlığınız yerinde olsun.
..............................................
Numan Kurt
15 Kasım 2020



YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...