Sabah serinliğinde, spor hareketleri başlamadan yürürken o beyaz kediyi gördüm. Onlar için yapılmış yerde karnını doyuruyordu. İlgimi çekti, Aldım elime telefonu "Bir fotoğrafını çekeyim, o kedi ve kediler için, onlara bu sevgiyi gösterenler için duygularımı yazayım." dedim.
Bir tur atınca çamların arasında baktım o her gün köpeklere yiyecek getiren yaşlı kadın ve iki köpek yolumun üstünde. Ben ne zaman gitsem spor için Çamlık'a bu özverili kadın orada. Elindeki poşetten çıkardıklarını ona ilgiyle, sevgiyle, beklentiyle bakan köpeklere atıyor. İnsanların uysal dostları da atılanları havada kapıyor.
Kedi barınağının fotoğrafı çekilir, onunla ilgili yazılır da bunların fotoğrafı çekilip yazı yazılmaz mı?
Tahtalardan yapılmış
Ama dört yanı açık, iki katlı barınakta
Beyaz bir kedi
Karnını doyuruyor tek başına
Adını bilemediğim bir yiyecek var önündeki tabakta
Belli ki usanmış artık aynı yiyeceği yemekten
"Belki değişik bir yiyecek verir." dercesine
Kaldırdı kafasını
Ürkek ürkek baktı bana
Çamlar arasında gidiş geliş yürürken
Her gelişimde gördüğüm yaşlı kadın
Ve onun bıkmadan uzanmadan beslediği köpekler çıktı karşıma
Belli ki doyurmuşlardı karınlarını
Nedense köpekler, kedilerden daha dost gelir bana
Ne zaman okşasanız ensesini, sırtını
Yalaka insanlar gibi değil
Dostça, sevgiyle sallar kuyruğunu
Aç da kalsalar zaman zaman
İşkence de görseler
Kediler de köpekler de daha mutludur insanlardan
Ekonomik kriz, hayat pahalılığı, işsizlik
Bozulan adalet terazisi, kayırmacılık, aşırmacılık
Dert değil onlar için
Karınlarını doyuracak yiyecek; seven, koruyan insanlar varsa
Başka ne istesinler yaşamdan
Bunları yazarken kedi, köpek besleyen biri olduğumu sanmayın. Çok abartmasam da severim bu insanların sadık dostlarını; ama ev içinde besleyemem. Belki iyi bir huy değil; ama onların kılları, salyaları benim katlanacağım şeyler değil. Bahçeli bir evde, kulübede olmaları benim için daha doğrudur.
Yıllar önce Ankara- Batıkent'te köylüm Yusuf'a geçmiş olsun ziyaretine gitmiştim. Evinin olduğu sitenin adını biliyorum; ama yakınına varsam da siteyi bilemiyorum. Akşam karanlığında durdurdum arabayı yaşlı bir adama sordum. Bu arada iri, beyaz bir köpek yanım geldi, ön ayaklarını dayadı ve diliyle elime değdi. Salyası bulaşınca direksiyonu tutarken bile elimin üstünü bir yere değdirmeden Yusuf'un evine vardım. Kapı açılınca ilk sözüm: "Yusuf, lavaboyu göster bana!" oldu.
***
Yıllar önce, daha doğrusu bizlere zor günler yaşatan salgın (pandemi) döneminden de önce "BİR, İKİ, ÜÇ, DÖRT... HER ŞEY SAĞLIK İÇİN" başlıklı bir yazı yazmıştım. Didim'in güzel yerlerinden Çamlık'ta her sabah katıldığım yürüyüş ve spordan söz etmiştim.
Bugünlerde, her gün olmasa da ara sıra yine katılıyorum.
Fotoğraflarda gördüğünüz gibi ortada bir yolun ayırdığı Çamlık güzel bir yer. 19 Mayıs günü de yolun iki yanı Atatürk fotoğrafları ve bayraklarla süslenmiş. Özellikle ulusal bayramlarda bu süslemeleri ilçenin her yanında görebilirsiniz. Mustafa Kemal Atatürk adı gönüllere yazıldığı gibi parklarda çimenlere de yazılmış.
Çamların gölgesinde beden hareketlerini Nedim Tunççekiç öğretmen ve diğer iki arkadaş yaptırıyor. Nedim Bey'in sesi gür çıkar, bir de her hareketi güzel sözlerle, o hareketin sağladığı faydaları belirterek süsler. Kendisi yaş olarak benden de büyük, sanıyorum yetmiş yedi veya yetmiş sekiz; ama "Haydi maraton koşalım!" deseniz hemen katılacak kadar dinç.
Musa Kaya, Kırşehirli hemşehrimiz. Didim'de kalıyordu. Geçen yıl Ankara'ya döndü. Ben ona "Atom karınca" diyordum. Spor alanının neşesi, fotoğrafçısıydı. Dayanamamış, geçenlerde birkaç günlüğüne Didim'e gelmiş. Arkadaşlarını da spor alanı Çamlık'ı da özlemiş. Yine neşeli, alanda onun sesi, yine elindeki telefonla çekti fotoğraflarımızı.
Esprilerle, neşeyle yapılan beden hareketlerine katılanların kadın erkek çoğu altmış yaşın üzerinde. Eee artık sona yaklaşırken yürüyüşler, beden hareketleri bir ilaç olarak görülüyor.
Birkaç yıl önce neredeyse her gün gidiyordum Çamlık alanına. Şimdi ara sıra gider oldum. Sanıyorum o da biraz daha yaşlanmanın verdiği üşengeçlik.
Öykücülüğümüzün önemli ismi Memduh Şevket Esendal, öykülerinde ilgi çekici olayları değil, günlük yaşamın akışı içinde sıradan olayları anlatır. Ben de ona özendim galiba.
Sabah sabah klavyenin başında sıradan bir günün başlangıcını anlatayım dedim.
.....................................................................................
Numan Kurt
1 Haziran 2025