3 Ocak 2024 Çarşamba

BAKTIKÇA BU SİYAH BEYAZ FOTOĞRAFLARA, ALIP GÖTÜRÜRLER BENİ O YILLARA




Öğretmenlik yıllarımda çok sevdiğim bir hikâyeyi dersine girdiğim tüm sınıflarda okurdum.Doktor yazar Muzaffer Hacıhasanoğlu'nun bu hikâyesi beni de öğrencilerimi de çok etkilerdi. "BİR FOTOĞRAF CANLANIYOR" adlı bu hikâyede yazar akşam evine giderken yerde çamura bulanmış bir fotoğraf bulur. Bu fotoğraf kısa bir süre önce elektrik direğinden düşüp ölen bir elektrikçinin aile fotoğrafıdır. Yazar, fotoğraftakileri tek tek konuşturarak bir aile dramını anlatır. Merak edenler bu hikâyeyi internetten bulup okuyabilirler.
Ben de eski siyah beyaz fotoğraflara bakıp şiir yazmayı seviyorum. Aşağıdaki fotoğraf en az elli beş yıllık, belki daha fazla. Ben de baktım ve bu dizeleri yazdım.
Dayım, rahmetli anamın söyleyişiyle “tek gardaşı” 1938 doğumluydu. Bu tarihe göre 1950'li yılların sonunda askere gitmiş olmalı. Gidiş yılını tam olarak bilemesem de onun askerlik hallerini hayal meyal hatırlıyorum. O yıllarda askerlik süresi iki yıldı. İlginçtir, benim bir amcam, bir halam, bir teyzem ve bir amcam vardı. Şimdi hayatta olmayan bu büyüklerimin hepsi tekti.
Dayım, askere gidince bir zaman sonra mektup yazar ve ailesinin, yakınlarının toplu fotoğrafını ister. Dedem; tek oğlunun isteğini yerine getirir, aileyi toplar ve o yılların tek fotoğrafçısı komşu köy İlicekli Debrah amcanın çektiği aşağıdaki fotoğrafı gönderir.
Asker dönüşü aldığı ortak traktörle işe başlayan dayım Yaşar Yılmaz; daha sonra uzun yıllar kamyonculuk yaptı. Zaman içinde otobüsçülüğe başladı. İşine verdiği önemle, tutumluluğuyla otobüs sayısını çoğalttı. Bugün sayısını benim de bilmediğim otobüs filosunun sahibi oldu. Çocuklarına iyi bir gelecek sağladı.
Geçtiğimiz günlerde hayata veda eden dayımın, askerdeyken istediği bu siyah beyaz fotoğrafa bakınca o yılları hatırlar, duygulanırım. Dişiyle, tırnağıyla bu varlığı kazanan dayımı rahmetle anıyorum.
Fotoğrafa bakınca bana anımsattıklarını dizelere dökmek istedim.
***
ASKER MEKTUBUNDA GİDEN FOTOĞRAF
Nedense
Siyah beyaz olanlarını severim fotoğrafların
Hani güneş ışığı tüm kirliliği gösterirken gündüzleri
Saklar ya ay ışığı geceleri
Tüm pislikleri
Ben de ay ışığındaki görüntülere benzetirim
Siyah beyaz olanları
Duvar dibinde çekilmiş
Gurbete gönderilecek o fotoğrafları
Dokuz kişiyiz ak kağıt üstünde
Dede, ebe, ana ve de biz torunlar
Ellili yılların sonunda dayım askerde mektup gönderir
Der ki
Ucu pullu mektubunda
“Bir resminizi gönderin
Özledim köyümü, sizleri
Oturur bakarım
Talimden sonraki her tüfek çatımında”
Kırılır mı hiç “bir oğlan”ın isteği
Topladı dedem bizleri
İlicekli Debrah, o şakacı, esprili adam
Fotoğraf makinesi elinde
Elma, üzüm sattığı eşek arabası yedeğinde
Dilinde de hiç bitmeyen şakaları
Köye bir gelişinde
Çektirdik bu fotoğrafı duvar dibinde
Nazik yenge yok bu fotoğrafta
Bu fotoğraf kocasına gönderilecek
Ayıp olur
Durulur mu kocaya gönderilecek fotoğraf için
Kayınbabanın yanında
Dedem, sekiz köşe şapkası, çiçek bozuğu gözleri
Ve de az gülen yüzüyle
Nasılsa yanına almış
Hiç adını söylemeden çağırdığı ebemi
Onu, dedemi anlattım daha önce bir yazımda
Şimdi sıra diğerlerinde
Ebem, yani ninem, anamın anası
Sessiz sakin kadınların en hası
Tatillerde köye geldiğimde
“Hoş geldin kurbanım!” sözü dilinde
Elinde de çok sevdiğimi bildiği yoğurtla dolu
Kalaylanmış bakır tası
Adı Ümüş, kendi gümüş; ama hiç gün görmemiş
Sırtında kadife ceketi, altında üç eteği
Başında bürgüsü, sarığı, kucağında torunu
Onca yıllık ömrü
Kasabayı, kenti görmeden yaşadı
Ne yakınları ne de konu komşusuyla sorunu hiç olmadı
Bakınca tam solunda fotoğrafın
İnce, zayıf, uzun bir kadın
Benim anam
Hani şu bir çok yazımda anlattığım, mektuplar yazdığım
Kocası memur; ama kendisi tam bir köy kadını
Başında siyah bürgüsü, kolunda kolcağı
Hep açık olurdu çocuklarına kucağı
Bir eli ev işlerinde hamurda
Bir eli tarlada, ahırda
Poz veriyor askerdeki
Biricik kardaşına
Fotoğrafın en başında ağabeyim
Ak gömleğin yakasını çıkarmış ceketinin üstüne
Yakışıklı mı yakışıklı
O zaman öğretmen okulunda
Şimdi sağlık dileklerimizi yolluyoruz
Kendisi Antalya’da
Seksen iki yaşında
Benim de öğretmenim oldu ilk görev yerinde
Ödeyemem, hakkı çok bende
En önde, ortada teyze oğlu Nafiz
Koca bir yırtık pantolonunda
Bu fotoğrafı görmüş geçenlerde
“Benim yırtık pantolon şimdi moda oldu gençler arasında” diye yazmış
O da şimdi mutlu, rahat
Torunlarla uğraşıyor İstanbul’da
Kim mi o tozdan topraktan beyaz entarileri siyaha dönüşmüş çocuklar
Benim kız kardeşlerim
Şimdi yaşları altmış yetmiş arasında
Yanlarında boylarınca torunlar
Okumak mı vardı o zaman kızlara köy yerinde
Çoluk çocuğa karışıp
Ev hanımı oldular
Ben mi
Beni mi sordunuz
En arkadayım
Dedemle ebemin arasında
İşliğimin üstünde kocaman kafa
Şimdi yetmiş üç yaşında
Yaşadıklarını anlatan, fotoğraflara şiirler yazan
Bir emekli
Selam olsun eşe dosta
............................................................................................................................
Numan Kurt
3 Ocak 2024

YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...