12 Haziran 2022 Pazar

KONUŞURKEN SÖZÜ, YEMEKTE TUZU ABARTMA!




 

“Manda yuva yapmış söğüt dalına
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü”
Nakarat bölümü “Amanın amanın...” diye yinelenen bu türküde anlatılanlar gerçekliğe uygun değil. Buradaki anlatım abartmanın da ötesindedir. Bir masalda geçebilecek cümleler türkü sözü olmuş. Bu sözlerde hiciv (yergi) sanatı var. Mandanın söğüt gölgesinde yatması, sineğin de manda yavrusunu ısırması bu şekilde anlatılmıştır.
Abartılı anlatım aşırıya kaçarsa ben o tür anlatımları hiç ciddiye almam. Büyük olasılıkla içinde yalan vardır ve konuşan kişi inandırıcı olmaya çalışarak böyle bir anlatım yolu seçmiştir.
Söyleştiğimiz, birilerine bir şeyler anlattığımız durumlarda ilgiyle dinlenmek, inandırıcı olmak açısından abartılı anlatıma baş vururuz. Şöyle basit, anlaşılır bir örnek verebilirim.
Diyelim ki evin merdivenlerinden iniyoruz. Bir an için tökezledik. Dengeyi sağladığımız için herhangi bir zarar görmedik. Bu olay anlatanın ağzından değişik aktarılabilir. Abartılı anlatımı sevmeyen, gerçekçi olan kişi “Bugün az kalsın basamaklardan aşağıya yuvarlanıyordum.” der. Anlatacaklarının inandırıcı olması çabasında olan kişi ise “Sormayın, merdivenden inerken boşluğa geldi ayağım, öyle bir yuvarlandım ki kendimi aşağıda buldum. Her yanım ağrıyor.” diye olanı allayıp pullayıp anlatır.
Anlatımlarda abartma sanatını kullanmayan insan yoktur. Nasıl bir ilacı derdimize deva olması için dozunda alıyorsak abartma da dozunda olmalı. Palavra, yalan sınırını zorlamamalı. İnandırıcı olalım derken inandırıcılığı da yitiririz.Dinleyenleri birbirine baktırıp bıyık altından gülümsetmenin gereği yok.
***
Gerçekleştirilemeyecek, olması olanaklı olmayan olayları anlatan anlatımlara “ abartılı anlatımlar” denir.
Bir varlığı veya olayı olamayacağı kadar büyültme veya küçültme sanatı da abartma sanatıdır.
Abartma sanatında amaç; dikkat çekmek, söylenilenleri daha etkili bir biçimde karşıdakine aktarmak, meraklandırmaktır.
Abartma, genel anlamda bir şeyi olduğundan üstün ya da aşağı gösterme sanatıdır. Edebiyatta abartma, anlatımı güzel ve etkili kılmak için başvurulan bir söz sanatıdır.
Abartmanın diğer adı da mübalağa sanatıdır.
Çok yorulunca “öldüm”, biraz üşüyünce de “dondum” dediğimizde abartma yapmış oluruz.
***
Yazdığım değişik yazılarda türkü dinlemeyi çok sevdiğimi zaman zaman belirtmiştim. Dün dinlediğim bir türkü şöyle başlıyordu:
“Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
Bugün posta günü canım sıkılır”
Bu halk türküsünü bilmeyeniniz yoktur. Belli ki sevdalı kişinin beklediği mektup gelmemiş. Böyle okunca da üzüntüsünü dile getiriyor. Dile getiriyor; ama bir of çekmekle de karşıki dağlar yıkılmaz. Sevdiğinden haber gelmeyince yaşadığı üzüntüyü bizlere etkili anlatabilmek için bu abartılı anlatıma başvuruyor. Abartma sanatı şiirlerde, türkülerde böyle kullanıldığında hoş bir hava yaratır.
Örnekler çoğaltılabilir; ama ben tanık olduğum bir abartıyı anlatmak isterim.Yıllarca çalıştığım okulun öğretmenler odasında oturuyoruz. Dışarda kar fırtınası, tipi var. Öyle olunca da söyleşi konusu “kar” üzerine. “Bir zamanlar ne kar yağardı?” “Evden ahıra küreklerle yol açardık.” “Kırşehir'den Mucur'a yol Derindere'de sık sık kapanırdı.” sözleriyle söyleşi sürüp giderken bir arkadaşımın anlattığı olay hepimizi bıyık altından da olsa gülümsetmişti.
Arkadaşımızın ilk görev yeri Doğu Anadolu'nun kışları soğuk geçen bir ilçesi. Olayın geri kalan yanını arkadaşımızdan dinleyelim:
“İlk görev yerim olan ilçeden yarı yıl tatili nedeniyle memlekete gelmiştim. Tatil bitince görev yerime gitmek için Kayseri'den trene bindim. Erzurum'a yaklaşırken öyle kar yağmış ki inanın tren kar tünelinin altından geçti. “
Sözünü bitirince biz dinleyenler istem dışı olarak hafif de gülümseyerek birbirimize bakmışız. Kardan tünel açılacak da o zamanların kara trenleri duman çıkarıp “puf puf” ederek kar altında açılan tünelde gidecek. Abartının bu kadarı da fazla. “Olur mu, kar erimez mi?” falan dedik; ama arkadaşı kırmamak adına da çok üstelemedik.
İnsanoğlunun yapısında vardır abartılı anlatım.
Abartma sanatı konuşmaların dışında söz sanatı olarak edebiyatta da kullanılır. Buna değişik dize ve cümlelerle örnekler verelim:
"Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle"
"Ölüm indirmede gökler ölü püskürmede yer
O ne müthiş tipidir savrulur enkâz-ı beşer"
"Âlem sele gitti gözüm yaşından."
"Akdeniz'in dalgası gönlüm kadar taşmadı."
"Her damlada bir umman var
Yüzdüm, yüzdüm tükenmiyor. "
Hoş bir şey değil söyleşide, anlatımda abartıda aşırıya kaçmak. İnsan alışmışsa abartılı anlatıma onu dizginlemek zor. Benim derdim aslında bunu anlatmak değil. Günümüzde “zam abartısı” öyle duruma geldi ki gemi azıya almış at misali aldı başını gidiyor.
Gaza, tuza, ekmeğe, süte, peynire, mazota, benzine aklınıza ne gelirse hepsine zam üstüne zam.
Sözü nereden nereye getirdik."Manda yuva yapmış söğüt dalına" sözündeki "Ne alaka!" anlamı kadar ilgisiz olmasa da buradan bugünlerin abartısına geçelim.
Neymiş efendim, Avrupa ülkelerinde, tüm dünyada fiyat artışı varmış. Varmış da onlarda enflasyon yüzde üç beş ya da on, biz de uyduruk resmi rakamla yüzde yetmiş. İnsaf be! Abartılı palavracılar bile sizden daha inandırıcı.
Yirmi yılda öyle abarttınız ki kandırmada, göz boyamada, artık tak etti cana.
.......................................................................
Numan Kurt
12 Haziran 2022

YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...