GEÇMİŞTEN GELECEĞE
(O köyler uzakta kaldı.)
“İnsan, âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.”
“Deniz Türküsü” şiirinin son dizesinde böyle diyor Yahya Kemal Beyatlı. Yaşadığımız sürece, ömrümüzün son gününe kadar hayallerimiz hep vardır.
Belki size tuhaf gelecek; ama ben de küçülen, yüz elli haneden otuz kırk haneye düşen köyümüzle ilgili hayallerimi ve geçmişe dönük özlemlerimi yazdım. Başka hayallerimiz yok mu? Ohoo, istemediğin kadar. Hayal etmeden hayatın zevki mi olurmuş?
Köylerimizin, özellikle de kendi köyümüzün tükenişini “YIKIK DUVARLAR KONUŞTU” başlıklı yazımda anlatmıştım. Diğer köylere dönüş yapıp yerleşenler var; ama benim köyüme döneni ben duymadım.
Hep yaşananlar anlatılmaz ya! Bazen de böyle tuhaf hayaller, özlemler dökülür ak kağıda.
***
On yedi yıl önce ne bilgisayarım vardı ne de yazı yazmak gibi bir uğraşım. Köyümüz adına bir sitenin kurulduğunu öğrenince site kurucusu arkadaşım Turgut Temizyürek’in de isteğiyle “KÖYÜMÜ ANARIM” adlı ilk yazımı yazdım. Bu yazıyı ricam üzerine o zaman çalıştığım dershanedeki sevgili genç arkadaşlarım bilgisayara geçtiler, köy sitemize gönderdiler. O yazımda Necati Cumalı’nın “Selim’i Anarım” adındaki bir öyküsünden söz etmiştim. O öyküdeki Selim yoksul; ama yapıcı bir insandı. Davasına bakan avukatın yazıhanesini bile çiçek bahçesine çevirmişti. Dünyaya iyimser gözle bakan, yaşamı üretmek, çalışmak olarak algılayan bu adam benim hep kahramanım olmuştur. Çevremizde böyle insanlar çok olsaydı ülkemiz, çevremiz, doğamız çok daha değişik olurdu. Hele de benim çocukluk ve gençliğimdeki o ağaçsız, çeşmesiz, bahçesiz köyümde böyle insanlar ne kadar da gerekliydi.
Oturduğum sitenin bahçesi yemyeşil. Buraya ilk geldiğim yıl beni ziyarete gelen bir arkadaşımla buradaki çeşit çeşit ağaçlara bakarken arkadaşım bana, “Bunun adı ne, bunun adı ne?” diye soruyordu. Ben de “Ne bileyim, benim köyümde ağaç mı vardı, ben söğütle kavaktan başkasını bilir miyim sanki!” demiştim. Şimdi gittiğimde görüyorum köydeki birçok evin bahçesinde ağaç var. Bizim çocukluğumuzda, gençliğimizde hiç yoktu. Belki bir gün Selim gibi insanlar çoğalır da o bozkırdaki köyüm, şair Ziya Osman Saba’nın dediği gibi “Bir yer düşünüyorum yemyeşil/ Bilmem neresinde yurdun/ Bir ev günlük güneşlik/ Çiçekler içinde memnun” bir yer durumuna gelir.
O öyküdeki Selim’i anmışken yıllarca arkadaşlık yaptığım, her gidişimde de ziyaret ettiğim Mucurlu emekli öğretmen Muzaffer Yıldırım’dan da söz etmeden geçemeyeceğim. Mucur-Yücesan tesislerinin tam karşısındaki yol Mucur’un Şatıroğlu Mahallesi'ne gider. Yeşillikler içinde giderken köye girişteki ilk evden sonra arabanızı sağ tarafta durdurun. Derenin içine doğru yürüyün. Hani Orhan Veli demiş ya “Gemlik’e doğru denizi göreceksin/ Sakın şaşırma” diye. Siz de sakın şaşırmayın. Orada el emeği doğa cennetini göreceksiniz. Selam verip oturmaktan çekinmeyin. Hoş gönüllü Muzaffer Öğretmen’in çayı da hazırdır, başka içecekleri de. Sözüne sohbetine de doyum olmaz. Bunları yılların dostluğu ile iltifat olsun diye yazmıyorum. Gidin, kendiniz görün. İnsan eliyle doğada neler yapılırmış.
Bunca girişten sonra ben de köyümle ilgili geçmişe dönük özlemlerimi, geleceğe dönük hayallerimi o çok sevdiğim şiir-öykü tarzı anlatımımla yazayım dedim. Sitemize okumuşlarımızın, okuyanlarımızın yazdıklarını çok bekledim; ama herhalde boşuna bekleyeceğim. Bir yazının ille de edebi eser olması gerekmez ki! Yaz kardeşim. Bir anını yaz, babanı, anneni, dedeni, ebeni, tanıdıklarını yaz. Belki bundan sonra yazılır umuduyla oturup yazıyorum.
Bazen derim ki kendi kendime
"Çıksam şu Kırlangıç’ın tepesine
Başka seyredecek tepe mi var
Baksam bozkırdaki köyüme
Söğütler, kavaklar, gürgenler arasında
Yalnız kırmızı kiremitli evleri görsem
Yeşillikler içinde"
Hayal kurarken özlemlerim de gelir aklıma
Dönsem o yıllara
Sabah güneşi yükselirken
Anamın göçmen sobasında pişirdiği
Peynirli, onun yüreği gibi sıcacık kömbelerden yesem
Üst gözünde sobanın fokur fokur kaynayan çaydan içsem
Yurdumun yemyeşil köylerinde olduğu gibi
Köyüme yerleşmiş emekliler
Köy odasının önünde
Çay, kahve, ayran içiliyor
Söğütlerin altında
Ekinlerden, pancardan anlatsınlar
Siyasetten, ekonomiden dem vursunlar
Sağlık, mutluluk içinde
Baharda, yazda
Hele de kış aylarında
Köy odalarında, Alişen Emmi’nin dükkânında
O sekiz köşe kasketli köylülerimin sohbetlerini
"Ver oradan elli kuruşluk şeker sucuğu!" deyişlerini
Kadınlarımızın, gelinlerimizin
Kapı önü serpenekte
Kirman eğirip çorap örüşlerini
Özlerim
Her evde artık bilgisayar var
Baba, sabah sabah gazeteleri okuyor
Anne mi, o da merak etmiş
Yemek pişirme konusunda
Bilmediklerine bakıyor
Köyde oturup kalmıyor emekliler
Yurdunu tanımak için
Turlara da katılıyor
Oynamayı ben pek beceremezdim ama
Ne de hoşuma giderdi
Komşu köylerle yapılan
O kale direksiz sahalardaki futbol maçları
Köyün tek minibüsüyle ya da
Traktör vagonetine oturup maça gitmeyi
Özlerim
Yarın bilmem kimin doktor oğlu
Köye gelecekmiş
Emeklileri, çocukları
Sağlık kontrolünden geçirecekmiş
Haftaya da ziraat profesörü
Meyvecilik, buğday yetiştirme konusunda
Bilgi verecekmiş
Köyün kalkınması için de herkes el ele vermiş
Tek gözlü, iki gözlü odalarda
Üç beş köy çocuğu
Okurduk kentte kasabada
Köye gelince haziranda
Başaklanan ekin tarlalarında
Bekçi korkusuyla yolduğumuz ekinlerden
Firik ütmeyi özlerim
Ne geçmişin özlemine ne de geleceğin hayaline
Saplanıp kalmadım
“İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar” diyor ya şair
Kimi severek okur bunları
Kimi de güler geçer
Benimki de böyle bir uğraş işte
Anlatmanın zevkini başka şeylerde
Bulamadım
............,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Numan Kurt
19 Kasım 2025






.jpg)

