10 Ocak 2010 Pazar

SOBADAN KALORİFERE, TEZEKTEN DOĞAL GAZA








-Kardeşim, hiç konu bulamadın mı da “tezek” konusunda yazı yazıyorsun?
-Ne demek, yazı her konuda yazılır. Koskoca bir değer; ressam, şair, yazar Bedri Rahmi Eyüpoğlu “tezek” üzerine yazmış da onun çömezi bile olamayacak olan ben yazamaz mıyım?
-Nereden geldi aklına, hele onu anlat bakalım.
-1972'de okulu bitirince kura sonucu Muş- Bulanık- Karaağıl Ortaokulu'na atandım. Dört yazımda da orada yaşadıklarımı anlatmıştım. Okula kömür alınacak; fakat köyde kömür ne arasın. Herkes tezek yakıyor. O yıl açılan iki sınıflı ortaokulda, karın bir metreyi geçtiği kış şartlarında ne yakacağız sobada?
Çözüm o zamanlar Bulanık ilçesinin kaymakamından geldi. “Hocam, ilçedeki kömür müteahhitinden kömür almış gibi fatura alalım, siz ayrılan ödenek karşılığı köyden tezek alın.” İlçenin kaymakamı böyle bir yola izin verdikten sonra bizim için düğün bayram.
O yıl kış bitinceye kadar okulda tezek yaktık.
Şunu da belirteyim, ilkokul yıllarımızda her gün birkaç öğrenci okula tezek götürürdü, sobada yakıp ısınmak için. Bizim ilkokul yıllarımızda da köyümüzde çoğu evde tezek yakılırdı.
***
Öğretmenlik yıllarımda da aşağıda dış kapağını göreceğiniz kitaptan, Bedri Rahmi'nin “TEZEK” adlı gezi notları kitabından bölümler okurdum öğrencilerime. Büyük ilgiyle dinlerlerdi.
İşte bunlar aklıma gelince ben de bu konuda ne varsa aklıma gelen anlatayım dedim. Tezeğin ne olduğunu bilmeyen çocuklar, gençler de ola ki okuduklarında nereden nereye geldiğimizi anlarlar.
***
-Dede tezek ne?
-Sen nereden duydun, aklına nereden geldi bu soru?
-Okuduğum bir hikâyede gördüm bu sözcüğü.
-Sana anlatayım o zaman. Önce şu soruma cevap ver. Şimdi bu evinizde ne ile ısınıyorsunuz?
-Kaloriferle, onun da yakıtı doğal gaz. Kombiyi yakıp ısınıyoruz.
-İşte biz de çocukluğumuzda köydeki kerpiçten yapılmış, toprak damlı evlerimizde sobalarda tezek yakarak ısınırdık. Bu tezek evimizde beslediğimiz, etinden, sütünden yararlandığımız bazı hayvanların dışkısının kurumuş halidir.
-Yapma dede, hayvan dışkısı yakılır mı?
-Yakılıyordu o zamanlar, bir de bu hayvan gübreleri tarlalarımızda doğal gübre olarak kullanılıyordu. Tezeğin, daha sonraları sobalarda yaktığımız kömür gibi kalorisi yüksek değildir. Sobaya atarsın, har har yanar, kısa sürede ısısı geçer. Ayrıca tezek yaparken, yakarken pek tiksinti de uyandırmaz.
-Nasıl elde ediyordunuz tezeği?
-Ahırdaki hayvanların dışkısı her gün temek dediğimiz evlerin dışındaki bir alana atılır. Orada birikir, sertleşir, kurur. Sonra bellerle yuvarlak kazılarak kerme dediğimiz şekliyle üst üste kulübe şeklinde yığılır. Ayrıca köyün sığırı öğleyin köy yakınında dinlendirildikten sonra oraya bıraktıkları dışkılar o gün sıra hangi ailedeyse onlar tarafından toplanır.
-Dede, sen hiç tezekle uğraştın mı?
-Uğraşmaz mıyım? Temek de kazdım. Sığırın dinlendirildiği yerde tezek topladım. Hatta öğretmenliğimin ilk yılında çalıştığım okulda tezek yaktım.
Konuşmamız böyle sürdü gitti “tezek” üstüne. Torunum yanımdan ayrılınca dedim ki kendi kendime “Tezek üzerine bir şeyler yazayım.”
Böyle düşünürken çalıştığım okullarda öğrencilere içinden bölümler okuduğum “TEZEK” adlı kitap geldi aklıma. Ressam, şair, yazar Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Anadolu'dan gezi izlenimlerinden oluşuyordu bu kitap. Ondan yararlandım ve o sırada çocukluğumda köyümüzün sığır güdeni Mustafa amcayı hatırladım. Sığır güderdi; ama nedense lakabı “Kazgüden”di.
***
Büyük ressam, şair, yazar Bedri Rahmi Eyüboğlu "TEZEK" adlı kitabında anlatıyor: "Bakanlıklardan birine yeni gelen toy bir memur, çeşitli yakıtlar üzerine bir çizelge hazırlamakla görevlendirilmiş. Vilayetlerden birinde "Hangi yakacağı kullanıyorsunuz?" sorusuna yanıt olarak boyuna "tezek" lafı gelirmiş. Ömründe tezek nedir bilmeyen toy memur bir soru açmış o vilayetin görevlilerine: "Tezek nedir, miktarı, kalorisi?" Vilayetten şöyle yanıt gelmiş: "Tezek b.ktur, miktarı çoktur, kalorisi yoktur."
Sonra devam ediyor Bedri Rahmi, Anadolu izlenimlerine şiirsel anlatımıyla:
"Ah gözünü sevdiğim aydın kişi
1952 senesinde Anadolu'da
Hâlâ tezektir her işin başı
Amma burnumuzun dibindeki dağda linyit varmış
Kara kömür çıkarmış on parmağını topraktan
Damar damar
Yüzümüze bakarmış
Onun yanı başında başı boş bedava
Kızılırmak akıp gidermiş
Kimin umurunda, gelsin tezek, gitsin tezek
Öyle tiryakileri var ki mübareğin
Nerede ise iri kıyım sarıp tüttürecek"
Çok sevdiğim bu ressam ozanın satırlarını okurken benim de anlatacaklarım var bu tezekle ilgili diye düşündüm. "Yahu biz hangi devirdeyiz, şimdi tezekle ne işimiz var?" diye düşünenlere şunu hatırlatmak isterim: Bugün bile yurdumun doğusunda tezek çok önemli bir yakacaktır. Ayrıca geçmişin yaşayışı, kültürü bugünün gençlerine ancak dil yoluyla kalıcı olarak anlatılır.
***
Adamın adı Mustafa
Ufacık bedende kocaman kafa
Köyün sığırını güder
Köylü ona demiş lakap olarak , "Kazgüden"
Kulakları da az duyan bu adam
Komşu Avuç köyünden
Neden “Kazgüden” demişler bilemem
Adam bizim köyde sığır güden
Öğle sıcağında yazın
Getirir sığır sürüsünü Kazgüden amca
Mezarlığın altındaki boşluğa
O gün sığırın yattıktan sonra bıraktıklarını yani b..larını
Toplamak sırası kimdeyse
Sığır kalkar kalkmaz
Toplanır yaş yaş tezekler
Sırası gelen de ertesi günü bekler
Kazgüden amca da bu işin sıraya koyanı
Kolay mı olmak bu sürünün baş çobanı
Akşama doğru devrilirken gün
Sığır sürüsünü karşılarız biz köy çocukları
Yürürüz köye dönen ineklerin peşinden
Yaş, dumanı tüten tezek düşecek de yere
Biz de dolduracağız gözerlere
Bir kış ahırlarda biriken hayvan dışkıları
Her sabah kadınlarımız tarafından atılırlar temeğe
Zamanı gelince kazarız biz onları
Hepsi olur
Kış için yakılacak kerme
Ekmek yapılacaktır
Aman tandır, gözüm tandır
Tütme, yan da bizi utandır
Bizim gözümüz ekmekte değil çörekte
Biter mi anaların, bacıların işi
Ekmekten sonra kuru fasulye
Vurulacaktır tandır çömlekte
Kermesiyle, yapmasıyla, gıhıyla
Tezeği andık
Bedri Rahmi kadar güzel anlatamasak da
Elimizden geldiğince
Köyümüzün bir yönünü daha yazdık
***
Kendimce değişik konularda yazıyor, bildiklerimi, yaşadıklarımı anlatıyorum. Ülkemin bugünkü hal ve gidişinden pek çok insan gibi ben de hoşnut değilim. Pek çok yazımda bunu da yazdım; ama ben bir siyaset adamı değilim. Elli yıl öncesinin sloganlarını atmakla bir yere varılmıyor. Hep yazdım; bilimden, akıldan, çağdaşlıktan yanayım. Bunun tek özeti ise "Atatürkçü düşünce"ye bağlılıktır.
Emekli bir öğretmen olarak bugün yaşadıklarımdan başka geçmiş yaşanmışlıklarımı da zaman zaman anlatıyorum. Torunumun sorusu, yaşadıklarım bana bu konuyu çağrıştırdı, dilimin döndüğü, kalemimin yazdığınca anlatmaya çalıştım.
...................................................................................

Numan Kurt
4 Mart 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...