10 Ocak 2010 Pazar

BÖLÜK PÖRÇÜK (2)






Evler evler
Kerpiçten duvarlı, toprak damlı evler
Kış yaklaşıyor, kar, yağmur
Bu evlerin damları su geçirmez çorak ister
Çorak dediğin iki köy ötede
Güzyurdu'nda
Traktörler getirmek için bu çorağı
Birbiri ardında yarış eder
Biz de iki emmi oğlu at arabasıyla
Kaplumbağa ile tavşanın yarışı misali
Düşeriz yollara
Bir göçmen köyü var
İki saatlik yürüyüş mesafesi
Biz hep "Göçmenler" diye anarız ama
Adı Yurtyeri
Onlar gelince, ben doğduğum yıl ülkemize
Yerleştirmek istemiş devlet bizim köye
Kaymakamı vurmuş köylüm
Yerleşirler de toprağımızı bölerler diye
Şimdi düşünüyorum da "Keşke yerleşselerdi." diyorum
Neler neler öğretirlerdi
Her bir meslek sahibi bu insanlar
Toprak damlı evlerde oturan köylülerimize
Köyüm medeniyeti onlardan öğrendi
Kerpiç duvarımızı, sıvamızı onlar yaptı
Pancar, ay çiçek ekmeyi onlardan öğrendik
Bir de çatılı evi
Çünkü çalışkan insanlardı onlar
Hepsi işinin eri
Akşam olur
Çoluk çocuk yer sofrasında
Çalarlar kaşığı bulgur pilavına
Ya da ara sıra da olsa
Yalancı köfteye, patatese, patlıcana
Daha sofra yeni kalkmıştır ki duyulur dışarda
Hakkı dayımın "Ben geliyorum." öksürüğü
Tam da ne güzel sohbet olacak derken
Gündüzün yorgunluğu ile uyuklamaya başlarlar
Hacı dayı, Yaşar dayı, Ali Şükrü ağabey
Her biri bir köşede
Bir bayram sabahı
Köyün aklı yeteni camide
Gezici olduğunu söyleyen vaiz
Konuşuyor o kutsal kürsüde
Ama söyledikleri
Çok tuhaf, saçma geliyor hepimize
Dayanamıyor "Hatip" namıyla Hakkı Çavuş
Bağırıyor vaiz bozuntusuna
"İn aşağı oradan dürzü, neler saçmalıyorsun öyle!”
Neye uğradığını şaşırıyor adam
Allak bullak oluyor yüzü
Şaşırıyor, kem küm ediyor kürsüde
Kadınlarımız, kızlarımız
Analarımız, bacılarımız
Hele de yazın
Durmadan evde, ahırda, tarlada, harmanda
Durmadan, yoruldum diyemeden çalışanlarımız, çalışanlarımız
Az da olsa boş kaldığında
Eline hemen kirman alanlarımız
Şimdi ara sıra da olsa aklıma gelir, düğünlerde
"Su sızıyor, sızıyor taşların arasına
Oğlan ben kurban olayım kaşların arasına"
Türküsüyle birlikte def çalışınız
Açarız uyumamışsak
Akşam saat dokuzda radyoyu
Dinleriz sanki huşu içinde
"Mikrofonda Tiyatro"yu
Bir de ramazan geceleri sahurda
"Ah ,Karagöz'üm" sesleri
Bizi de keyiflendirir Karagöz ve Hacivat'ın neşeleri
Köyde az bulunan pilli, bataryalı radyodan
Biri de bizim evde vardı
Maç dinlemeye gelirlerdi bize
Köyümün neredeyse tüm gençleri

Göllerinde kurbağalar öten
Bacalarında Dadağı kömürü tüten
Şimdilerde çoğu insanını
Kentlere göçüren köyümü, insanlarımızı
Anımsadıkça yaşadıklarımızı
Hep anlatacağım

................................................................

  Numan Kurt
 31 Ocak 2009





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

NEŞE KAYNAĞIM İKİ ARKADAŞ

  Kara kalem çizime başladığımda İlk kez Ali’nin resmini çizmiştim Görenler hatırlar Bir fotoğrafta Yandan görünce profilini “Dayanamam, bu ...