10 Ocak 2010 Pazar

BÖLÜK PÖRÇÜK (1)

    




     Bir bozkır köyünde doğdum 
     O köyde geçti çocukluğum 
     Döndüm altmış yıl öncesine
     Anlatmak istedim, neler kalmış aklımda 
     Hatırladığım ya da unuttuğum

 *** 
 Ne de ısıtır insanın içini
 Yaz günleri
 Ilık esen rüzgârla sabah güneşi
 Hoş bir ses gelir kulağımıza 
 Komşu gelin Yeter bacının
 Transistörlü radyosunda 
 Yıldıray Çınar'ın sesinden 
"Şen ola düğün, şen ola" 

 Çiy vardır erkenden
 Ağzını açmış bekleyen aslanlar gibi
 Ekinleri yutmayı bekler biçerdöverler
 Hele bir kuşluk vakti gelsin
 Dinle o zaman 
 Vagonete gürül gürül dökülen 
 Buğdayın bereket sesini

 Sac kurulmuş dışardaki tandıra
 Ümüş ebem içli çörek yapıyor
 Çöreğin de kenarı kızarmış 
 Hoş kokulu tereyağ akıyor
 Odanın kapısında dedem
 Elinde peşkir sinekleri kovalıyor
 Biraz gecikirse çörek 
 Dövüşecek adam arıyor 

 Bir telaş bir telaş köylüde
 Harman hasat zamanı
 Önce dökülür buğday kapıya
 Kamyoncular gelir, çinik çinik sayılır buğday
 Kışlık yiyecek, borç harç parası için 
 Satılır "Yabanlı"ya 
 Biter mi iş köy yerinde 
 Sap çekilecek, patoza verilecek, saman yosulacak
 Biz üç kardeş kendi işimizle birlikte
 Koşarız yardıma 
 Anamızın tek "gardaş"ı dayıma 

 Güz yaklaşır
 Başlar köylünün tek eğlencesi düğünler 
 Vursun davul, çalsın zurna 
 Kurulsun sinsinler 
 Öyle bir iki gün değil 
 Dört gün sürer
 Komşu köylerden gelen gidenler
 Düğün sahibini nasıl da mutlu eder
 Köy dışında karşılanırken misafirler
 Nasıl bir karşılamaysa
 Havada dans eder mermiler

 Nasıl unutulur Haydar, Hüseyin ustaların "Gıy gıy" abdal havaları
 Atılan paraları sırt üstü yatıp alan köçeğin
 Zil şakırtıları 
 Hele de peş peşe gelen 
 Bu gün hepimizin unuttuğu 
 Köyümün halayları 
 Davul zurna eşliğinde
“Ağırlama”yla başlar, “mavilim”le biter

 En çok da gelin gideceği sabah serilen çeyizi
 "Benim de olur mu bir gün?" diye 
 Seyretmeyi severdim 
 Gelin çıkarken evden zurnacının çaldığı 
 O yanık gelin havasıyla ben de bazen duygulanır
 Sessizce gözyaşı dökerdim 

 Çok severdi köyümün gençleri futbol oynamayı 
 Bir de o zamanın rüzgârıyla, gençliğin heyecanıyla
 Devrim yapmayı 
 Her yanı düzlük olan köyümde
 Filesiz direklerle kurulmuş
 Kireçle çizilmiş futbol sahası 
 Bırakın çevre köyleri
 Yakın ilçelere de kafa tutardı
 Köyümün formasız futbol takımı
 
 İllerde, ilçelerde tutulan iki göz evlerde 
 Üçümüz, beşimiz bir araya gelir 
 Bazen başımızda bir ebemiz 
 Okumaya çalışırdık 
 Biz köy çocukları 
 Bir evde beş öğrenciydik
 Başımızda gaz ocağında pişirdiği
 Kuru fasulyesini unutamadığım Hacı ebemiz
 Bir oda bir aralık evlerde
 Kavgasız, dövüşsüz okumya çalışan köy çocuklarıydık biz

 Ne de tatlı gelirdi haftada bir
 Altmış kuruşa sinemaya gitmek 
 Ve de belki yılda bir 
 Yüz yirmi beş kuruşa yarım ekmekle birlikte
  Bir tabak kuru fasulye yemek

  Çocukluk ve gençliğimi böyle anlatacağım 
  Ne kaldıysa aklımda, bölük pörçük ne varsa yazacağım
...............................
Numan Kurt
 25 Ocak 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...