12 Mart 2015 Perşembe

KERPİÇ DUVAR DİBİNDE (Fotoğraflara şiirler)







O yıllanmış siyah beyaz fotoğraflar
Bize neler neler anlatırlar
Doktor-Yazar Muzaffer Hacıhasanoğlu'nun "Bir Fotoğraf Canlanıyor" adlı öyküsü beni çok etkilemiştir. O öyküde direkte elektrik akımına kapılan bir işçinin cebinden düşen, çamura bulanmış bir aile fotoğrafındaki kişilerin tek tek yaşadıkları anlatılır. Ben de altmış yıl önce köy evimizin duvarı dibinde çekilen siyah beyaz fotoğraflarımızı görünce o yıllara dönüp yazmaktan kendimi alıkoyamıyorum.
Yazılanlar aşağıdaki birinci ve ikinci fotoğraflar içindir.
***
İki fotoğraf
Altmış yıl öncesinden kalan
Köy evimizin duvar dibinde
Nasıl da bakmışız İlicekli Debrah'ın objektifine
O günkü halimiz yansımış ak kağıt üstüne
Anam kırk beş belikli
Paltosuyla oturuyor ameliyattan yeni çıkan babam
Ben; ablak yüzlü, tombul, göbekli
Ağabeyim sonraki halinin aksine ince ve zayıf
Kız kardeşlerim, korkulu gözlerle meraklı
Kerpiç evimizin duvar dibinde
Şimdi bu fotoğraflardakilerden üçü yok
Göçüp gittiler bu zaman tünelinde
Babam
Kaşlar hep çatık
Güldüğünü pek görmezdik gençliğinde
Mahallenin çocuklarını "Hasan Çavuş geliyor!" diye korkuturdu anneleri
Dövmezdi, sövmezdi ama
O sinirlenince saklanacak delik arardık
Ne zamanki yaşlandı
Sık sık ağlarken görünce
Anladık ki
Hiç de katı yürekli değilmiş bu adam
Sevgisini hep saklamış içinde
Yaptığı çörekler gibi yumuşacık
Toprak yüzlü anam
Memur eşiydi güya
Kooperatifte çalışırdı babam
Ama anamın da farkı yoktu
Köydeki diğer kadınlardan
Evin işleri bir yana
Ahırda mal, davar
Bir de tarlada çalışmak var
Tüm köy kadınları gibi
Adlarıyla bile seslenmezdi kocalar
"Gıeyz" derdi babam
Adı mı, adı Hürü'ydü
Fotoğrafta da en arkada durduğu gibi
Tüm ömrünce babamın iki adım gerisinde yürüdü
Büyük ağabeyim yok ilk fotoğrafta
Yatılı okurdu o zaman öğretmen okulunda
Boyu posu, yakışıklılığı
Hayranlık uyandırırdı her görende
Bu dizeleri yazıyorsam heyecanla, hüzünle
O öğretti bana pek çok şeyi
Benim de öğretmenim oldu bir dönemde
Diğer ağabeyim fotoğrafın solunda
O zaman incecik zayıf
Üç yaş büyük olsa da benden
Ben daha iriydim bedenen
Onun da emekleri çok köyümüzün çocuklarında
O da öğretmendi
Emekliliğinde torunlarıyla mutlu yaşarken iki bin sekizde
Bir ekim gününde
İçimizde onulmaz acılarla
Bırakıp gitti bizi erkenden
Babam palto giymiş
Üşüyor, Ankara'dan yeni gelmiş ameliyatlı
Biz, iki kardeş tişörtlü
Kız kardeşlerim daha çok küçük
Saçlar taranmamış
Fotoğraf makinesini yeni görmüşler
Giysiler bir tarafa kaymış, gözler meraklı
Ben mi
İşte çocukluğum bu fotoğrafta
Şimdilerde ise içimde anlatmak istediğim
Ne duygular saklı
Beş kardeştik
Üç erkek, iki kız
Nasıl da sevinmişiz ikinci fotoğraf çekilirken
Beşimiz bir ak kağıda sığmışız
Belli ki bu fotoğraf daha sonra çekilmiş
Kılık kıyafetimiz biraz daha düzelmiş
Ara sıra alırım karşıma
Debrah amcanın çektiği bu fotoğrafları
Birden aklıma hücum eder
O yılların sisler arkasında kalan hatıraları
Bu fotoğraflar
Geçmişin tanıklarıdır bir bakıma
Hüzünlendirir beni zaman zaman baktıkça
"Ne idin, ne oldun?" derler sanki bana
..................................
Numan Kurt
....................................................................................................................................................











"FOTOĞRAFLARA ŞİİRLER" paylaşımına devam....
30 Temmuz 2014, Ramazan Bayramı'nın üçüncü günü kız kardeşim Kezban Üçhöyük'ün bahçesinde tüm ailem...

***
(1. Fotoğraf)
NASIL DA ÇOĞALDIK YILLAR İÇİNDE
Ne kadar da çoğalmışız yıllar içinde
Köyde üç aileydik elli yıl öncesinde
Babam, amcam, amcaoğulları
Bir arada üç ev
Kerpiçten, damı da toprak
Şimdi mi
Saymadım ama
O gün, o şirin bahçede
Baba, oğul, dede, torun, gelin, kız toplanmışız
Mutluluk, neşe ortak adımız
Elli, altmış kadar da varız

"Keşke gelemeyenler de olsaydı." dedik
Hele de görseydi aramızdan göçüp gidenler
Hepimizi bir arada
Bu neşeyle, mutlulukla
Birbirlerini daha iyi tanıdı çocuklarımız, torunlarımız

Söz, sohbet
Yedik, içtik her şeyi doğallığında
Bahçedeki iki ördek de
"Vak vak!" sesleriyle uğurladı bizi
Seneye de ağırlar
Umarız kız kardeşimin bu güzel bahçesi
Hepimizi
.............................................................
(2. Fotoğraf)
EKİNLER YEŞERMİŞ
Yollar
Uzayıp kıvrılan yollar
Bu yollarda çocukluğum, gençliğim var
Kenarında yemyeşil ekin tarlaları
Sararıp gidecek başaklar yaza kadar

Ağbeli'nde bir tarla
Aylardan nisan
Tarlada sarı çiçekli çiğdemler
Çıkarınca yumuşacık topraktan yavaşça büker boynunu
Her gelişinde baharın
Ben o sarı çiçekli çiğdemleri hatırlarım

Yollar
Özlenene kavuşturan yollar
Hep bu yollardan gittiler, köyü terk ettiler
Okuyup yazanlar, ekmek parası kazananlar

Yarısında yıkık evler
Kalanı otuz kırk hane
Üzerliği, çakırdikeni bile yok olmuş köyü bekler

Yollar
Eskiden toz toprak
Şimdi asfalt olan yollar
Yılda bir kere de olsa
Beni köyüme götüren yollar
Traktör altında kalıp yitip giden
Hüsne teyzenin öyküsünü
Yazmak, anlatmak için gittiğim yollar
Bu gidişimde dinledim
"Ah, bu yaşananları
Şu köyün öbür yönünde yatanlardan
Yıllarca önce uzun uzun dinleseydim" dedim
..........................
(3. Fotoğraf)
CEMİL İÇİN
"Bu güzel yüzlü çocuk
Sadık köyünün bir avlu duvarı dibinde
Ak kağıda poz verdiğinde lisedeydi
Ziyarete gelmişti halasını
Gezdik tozduk köyde bir hafta
Sonra mı
Sonra okuyordu İstanbul Üniversitesi İktisat'ta
Romanlardan oyunlar uyarlıyordu o yaşta

Daha sonra mı
Karanlık düşünceli adamlar
16 Mart 78'de kıydılar ona
İlk kez
Bir ölüm ağlattı beni o zamanlar
Kardeşi kardeşe düşman etmişlerdi
Yitip gitti
Gencecik fidanlar"
............................................................................
Numan Kurt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DİLİNİ GÜZEL KULLAN, SÖZÜNÜ BİL DE KONUŞ

  "Genellikle hatalarımızın hesabını tutmak, başarılarımızla övünmekten daha kârlıdır." ...