10 Ocak 2010 Pazar

HAYAL ETMEK, ÖZLEM DUYMAK







"Tükendi artık hayallerimiz
Yaşlanıyoruz
Hayallerden öne çıktı özlemlerimiz"
***
"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar" der Yahya Kemal
"Deniz Türküsü" şiirinde
Düşünürüm
Hayalleri olmayan insan var mıdır yer yüzünde
Gerçekleşir bazı hayallerimiz
Bazen de sükutu hayale uğrarız biz
İşte benimki de öylesine bir hayal
Bozkırdaki köyüm için
Deseler ki
"Kardeşim şimdi yaşamadığın yer için bu hayal de neyin nesi?"
Derim ki ben de
"Haklısınız; ama hayal işte belli ki
Yüz elli hane iken köyüm bir zamanlar
Düşmüş otuz kırk haneye
Yedi öğretmenli okulunda
Cıvıl cıvıl iken çocuklar
Şimdi o okulun bahçesinde, içinde
İn cin top oynar
İsterim ki yalnız köyüm değil
Hayal ettiğim gibi olsun yurdumun tüm köyleri
İki çocuk da kalsa köyde
Yetiştirsin onları öğretmenleri"
***
Uzun yıllar bozkırda bir ilçede, Kırşehir'in Mucur ilçesinde, sonra Ankara-Batıkent'te bir lisede görev yaptıktan sonra 1998'de emekli oldum. Emeklilikten sonra ne yapmalıydım? On yıla yakın da üniversiteye öğrenci hazırlayan dershanelerde çalıştım. Zaman durmaz akıp giderdi.Boşluğa düşmek, bir uğraşımın olmaması bunalıma sokardı beni. Ne bilgisayarım vardı ne de yazı yazmak gibi bir uğraşım.
Köyümüz adına bir sitenin kurulduğunu öğrenince site kurucusu arkadaşım Turgut Temizyürek’in de isteğiyle “KÖYÜMÜ ANARIM” adlı ilk yazımı yazdım. Bu yazıyı ricam üzerine o zaman çalıştığım dershanedeki sevgili genç arkadaşlarım bilgisayara geçtiler, köy sitemize gönderdiler.
O yazımda Necati Cumalı’nın “Selim’i Anarım” adındaki bir öyküsünden söz etmiştim. O öyküdeki Selim yoksul; ama yapıcı bir insandı. Davasına bakan avukatın yazıhanesini bile çiçek bahçesine çevirmişti. Dünyaya iyimser gözle bakan, yaşamı üretmek, çalışmak olarak algılayan bu adam benim hep kahramanım olmuştur. Çevremizde böyle insanlar çok olsaydı ülkemiz, çevremiz,doğamız çok daha değişik olurdu. Hele de benim o ağaçsız, çeşmesiz, bahçesiz köyümde böyle insanlar ne kadar da gerekliydi.
Oturduğum sitenin bahçesi yemyeşil. Buraya ilk geldiğim yıl beni ziyarete gelen bir arkadaşımla buradaki çeşit çeşit ağaçlara bakarken arkadaşım bana, “Bunun adı ne, bunun adı ne?” diye soruyordu. Ben de “Ne bileyim, benim köyümde ağaç mı vardı, ben söğütle kavaktan başkasını bilir miyim sanki!” demiştim. Şimdi şimdi köydeki bazı evlerin bahçesinde az da olsa ağaç var. Bizim çocukluğumuzda, gençliğimizde hiç yoktu. Belki bir gün Selim gibi insanlar çoğalır da o bozkırdaki köyüm , şair Ziya Osman Saba’nın dediği gibi “Bir yer düşünüyorum yemyeşil/ Bilmem neresinde yurdun/ Bir ev günlük güneşlik/ Çiçekler içinde memnun” bir yer durumuna gelir.
O öyküdeki Selim’i anmışken yıllarca arkadaşlık yaptığım, her gidişimde de ziyaret ettiğim Mucurlu emekli öğretmen Muzaffer Yıldırım’dan da söz etmeden geçemeyeceğim. Mucur-Yücesan tesislerinin tam karşısındaki yol Mucur’un Şatıroğlu Mahallesi'ne gider. Yeşillikler içinde giderken köye girişteki ilk evden sonra arabanızı sağ tarafta durdurun. Derenin içine doğru yürüyün. Hani Orhan Veli demiş ya “Gemlik’e doğru denizi göreceksin/ Sakın şaşırma” diye. Siz de sakın şaşırmayın. Orada el emeği doğa cennetini göreceksiniz. Selam verip oturmaktan çekinmeyin. Hoş gönüllü Muzaffer öğretmenin çayı da hazırdır, başka içecekleri de. Sözüne sohbetine de doyum olmaz. Bunları yılların dostluğu ile iltifat olsun diye yazmıyorum. Gidin, kendiniz görün. İnsan eliyle doğada neler yapılırmış.
Bunca girişten sonra ben de köyümle ilgili geçmişe dönük özlemlerimi, geleceğe dönük hayallerimi o çok sevdiğim şiir-öykü tarzı anlatımımla yazayım dedim. Bir yandan geleceğe dönük hayallerimi dile getirirken bir yandan da geçmişte yaşadıklarıma özlemimi anlattım.
Bu yazıyı okuyan, beni tanıyanlar şöyle diyebilirler: “Kardeşim köyüne gidip yerleşmemi, Ankara'da, Didim'de yaşıyorsun hem de köyünle ilgili hayal kuruyorsun. O zaman gidip yerleşseydin ya köyüne.” Ne diyeyim haklısınız; ama benim köyümde hiç toprağım yok, olsa da yetmiş yaşından sonra bu hayaller nasıl gerçekleşir. İşte böyle ben geçmişe özlem, geleceğe hayal içinde olayım, gençler gerçekleştirsin bunları.
***
Çıksam
Şu Kırlangıç’ın tepesine
Başka seyredecek tepe mi var
Baksam bozkırdaki köyüme
Söğütler,kavaklar,gürgenler arasında
Yalnız kırmızı kiremitli evleri görsem
Yeşillikler içinde
Ya da desem ki Ziya Osman Saba'nın şiirindeki gibi
“Bir yer düşünüyorum, yemyeşil,
Bilemem neresinde yurdun
Bir ev günlük güneşlik
Çiçekler içinde memnun”
Özlerim
Sabah güneşi yükselirken
Anamın göçmen sobasında pişirdiği
Peynirli, onun yüreği gibi sıcacık kömbeleri
Üst gözünde sobanın fokur fokur
Çay kaynarken
Yurdumun yemyeşil köylerinde olduğu gibi
Köyüme yerleşmiş emekliler
Köy odasının önünde
Çay, kahve,ayran içiliyor
Söğütlerin altında
Siyasetten, ekonomiden dem vuruluyor
Ara sıra da okey oynansın canım
Mutluluk içinde
Özlerim
Baharda,yazda
Hele de kış aylarında
Köy odalarında, Alişen Emmi’nin dükkânında
O sekiz köşe kasketli köylülerimin
Sohbetlerini
Evde, tarlada, avluda, ahırda
Gece gündüz çalışan
Söz hakkı olmayan analarımıza, bacılarımıza üzülür
Onların
Kadınlarımızın, gelinlerimizin
Yalnız
Kapı önü serpenekte
Kirman eğirip çorap örüşlerini
Düğünlerde ellerinde deflerle
“Su sızıyor sızıyor” deyişlerini
Özlerim
Her evde artık bilgisayar var
Baba, sabah sabah gazeteleri okuyor
Anne mi, o da merak etmiş
Yemek pişirme konusunda
Bilmediklerine bakıyor
Köyde oturup kalmıyor emekliler
Bağda, bahçede yeşertmek için köylerini
Çalışıyorlar
Ellerinde kürekler, beller
Oynamayı ben pek beceremezdim ama
Ne de hoşuma giderdi
Komşu köylerle yapılan
O kale direksiz sahalardaki futbol maçları
Köyün tek minibüsüyle ya da
Traktör vagonetine oturup maça gitmeyi
Özlerim
Yarın bilmem kimin doktor oğlu
Köye gelecekmiş
Emeklileri, çocukları
Sağlık kontrolünden geçirecekmiş
Haftaya da ziraat profesörü
Meyvecilik, buğday yetiştirme konusunda
Bilgi verecekmiş
Köyün kalkınması için de herkes
Elele vermiş
Tek gözlü, iki gözlü odalarda
Üç beş köy çocuğu
Okurduk kentte kasabada
Köye gelince haziranda
Başaklanan ekin tarlalarında
Bekçi korkusuyla yolduğumuz ekinlerden
Firik ütmeyi özlerim
Ne geçmişin özlemine ne de geleceğin hayaline
Saplanıp kalmadım
“İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar” diyor ya şair
Kimi severek okur bunları
Kimi de güler geçer
Benimki de böyle bir uğraş işte
Anlatmanın zevkini başka şeylerde
Bulamadım
......................................................
Numan Kurt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...