11 Ekim 2022 Salı

"İNSANOĞLU ÇEŞİT ÇEŞİT/ BEŞ PARMAĞIN BEŞİ BİR Mİ?"






İnsanları "iyi" ya da "kötü" olarak değerlendirmeniz daha çok onlarla olan iletişimimize bağlıdır. Kalkıp da bir katile, tecavüzcüye, haine, hırsıza... "iyi" insan diyecek halimiz yok. Dünya ve ülkemiz güllük gülistanlık olmadığına göre kötü insanlar da çok, bunları güzelleştirmeye çalışanlar olduğuna göre iyi insanlar da var.
İnsan için "iyi", "kötü" kavramları da sizin bakış açınıza, dostluğunuza, çıkar ilişkinize göre değişiyor. Bana göre "iyi" olan sana göre "kötü" olabiliyor.
Bu kavramların felsefesini yapacak yetkinlikte değilim, işin uzmanı değilim.
Öğretmen okulu beşinci sınıfında iken genç bir öğretmen geldi. İlk derste birer kareli harita-metot defteri almamızı istedi. İkinci hafta derse girdiğinde ilk sayfayı açtırdı ve şu cümleyi yazmamızı istedi: "Hayatta babana dahi güvenme!"
Aslında utangaç bir öğrenciydim; ama bu anlayış, bu görüş bana hiç de doğru gelmedi. Parmak kaldırdım: "Hocam, hayatta hiç kimseye güvenmeden nasıl mutlu olabiliriz? Arkadaşlıkları, dostlukları nasıl kurabiliriz?"
Şimdi bir büyük yazar ve bir şairimizin söz ve dizelerini aldım aşağıya. Ben orada insanlar için varılan yargılara da tam katılamam. Şu gökyüzünün altında "iyi insan" da vardır "kötü insan" da.
"Böyle güzel bir gökyüzünün altında
Bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyor."
Dostoyevski
"İnsanlar
İnsanların içinde
'İnsan'a hasret yaşarlar"
Özdemir Asaf
İnsanlar için yukarıdaki söz ve şiirde olduğu gibi tümüyle olumsuz düşünmesem de bize göre iyisi, bize göre kötüsüyle çeşit çeşit insan vardır. Ben daha çok insanların, özellikle de bizim insanlarımızın tuhaflıkları üzerine yazmak istedim.
***
Muğla’nın Milas ilçesinde bir süre önce meydana gelen ve 160 hektarlık ormanın yanmasına neden olan kişi tutuklandı. Kişinin yangını aracının içerisinden torpil atarak çıkardığı belirlendi. Yangına neden olan torpiller ele geçirildi.
Torpil; savaş gemilerinde sualtı silahı olarak kullanılan büyük bomba.
Bu tuhaf, manyak adamın suç dosyası kabarıkmış. İfadesinde “Torpili ormana attım, yangını da arabamda seyrettim.” demiş.
Bu ülkede böyle olayları daha önce de yaşadık. Böyle manyakça, insafsızca olmasa da insanların pek çok tuhaflığından söz etmek istedim.
***
Tuhaf insanlarız biz
Evlerimiz köşelidir
Ama biz apartmanlardaki o evlerimize
"Daire" deriz
Pizzayı daire şeklinde yaparız
Dilimler üçgendir
Kare kutulara koyarız
İşte biz böyle tuhaf insanlarız
***
Mustafa Kemal Atatürk, o büyük önder; "Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. " diye çok sevdiği ulusunu yüceltmiş, onurlandırmıştır. Savaşlardan çıkmış, yoksul düşmüş halkıyla kazandığı Kurtuluş Savaşı'ndan sonra milletini böyle sözlerle yüceltmesi doğaldır.
Bu yazımda halkımızın bu güzel özelliklerinin dışında alışkanlık haline getirdiği, başka milletlerden onu ayıran bazı tuhaf davranışlarından mizahi yolla da olsa söz etmek istedim. Şunu da belirtmeliyim ki bu yazıda bir eleştiri, suçlama yoktur. Bireyi olduğum toplumdaki bazı insanların gülümseten özelliklerini yazmak istedim. İnsan çağa ayak uyduramamış, bilimden uzak, "cahil" dediğimiz durumdaysa bu ondan çok ona gerekli eğitimi verememiş olanların suçudur.
***
Üşenmeden, yorulmadan benim güzel ülkemin insanlarının bazı şaşırtıcı özelliklerini derlemiş toplamışlar. Bunları geçenlerde bir arkadaşımın facebook paylaşımında gördüm. Okudukça beni hem gülümsetti hem de düşündürdü. Ulus olarak pek çok güzel özelliklerimizin yanında böyle ilginç özelliklerimiz de var. Bunları yaşadığımız çevre içinde sık sık görürüz.
Bana deseniz ki “Bu yazı da nereden çıktı? Ülkenin içinde bulunduğu durumdan, eski deyimle 'gidişat'tan mutlu musunuz?” Tek sözcükle yanıt veririm:” Hayır!” “Öyleyse neden böyle eften püften konuları yazıyorsunuz?” diye de sorarsanız ben de şöyle derim: “Okuyanlar, paylaşımlarıma bakanlar bilirler ki pek çok yazımda ülkemin yaşadığı, daha doğrusu üllkem insanına yaşatılan sorunları değişik yollarla yazmaya çalışırım. Kimi zaman Nasrettin Hoca fıkralarıyla bağlantı kurarak, kimi zaman bir söz ya da şiirden hareketle dokundurmalarımı yazarım. Daha ne yapayım?”
Biraz da mizahi yolla insanımızn bazı olumsuzlukları belirtilirken ben de hem o sözleri hem de altına düşüncelerimi yazmak istedim. Okuyunca kendimizi de bu tuhaflıkların içinde bulabiliriz. Beş parmağın beşi bir mi kardeşim? İnsan oğlu çeşit çeşit.
O zaman başlayalım söze:
*Kavgaların en çok “Ne bakıyorsun len?” diye çıktığı bir ülkede, otobüslere karşılıklı koltuk yapmak ne akla hizmet?
Televizyon, son yıllarda da bu Whatsapp yaygınlaşınca yurdum insanının başta trafikte olmak üzere, sokaklarda, toplu bulunan yerlerde bu “Ne bakıyosun len?” kavgalarını o kadar çok izliyoruz ki evden çıkarken bile kalanların ilk sözü “Aman dikkat et, kimsenin işine, sözüne karışma!” oluyor. Önündeki araba yol vermedi diye o arabanın önünü kesip sürücüyü denize atanları bile gördük.
Sokakta yanında eşi, kız kardeşi veya bir kadınla gidene öylesine, bir art niyetiniz olmadan baksanız bile her an bıçağı çekip saldıran biriyle karşılaşabilirsiniz.
*Bazen başımı alıp gidesim geliyor; ama Müge Anlı'dan korkuyorum beni de bulur diye...
Memleketin sanki polisi, jandarması yok da işler Müge Anlı'ya, Esra Erol'a ve diğer benzerlerine kaldı. Buna nasıl izin veriliyor anlamıyorum. Oraya çıkan garibanlar habire azar işitiyor. Özel hayatları didik didik ediliyor, laf cambazlığı ile şaşırtılmaya çalışılıyor. Şikayet, sorunları anlatma yeri bu ülkede bellidir. Programı seyrettirmek uğruna insanları birbirine hakaret ettirmeler, kavga çıkartmalar,,, Anlayacağınız rezillik diz boyu. Bir yetkili çıkıp da demiyor ki “Arkadaş bu ülkenin güvenlik güçleri, mahkemeleri varken çözüm size mi düştü?”
*Eve gelen misafirin “Tuvalet var mı?” diye soruşuna ayar oluyorum. “Yok biz poşete yapıp karşı apartmanın damına atıyoruz.”
Şu zamanda biliriz ki her evde tuvalet vardır, öyle ya da böyle. Konuk olarak gittiğiniz evde öyle sormanın anlamı ne? “Tuvaletiniz nerede?” diye ev halkından birine sessizce sorulabilir. Müzik dinleyen birine, kulaklığını gördüğümüz halde “Müzik mi dinlyorsun?” demek de belli ki yanıtlanması zor bir soru (!)...
*“Gavur ölüsü gibi” sözü sadece bize özel bir ağırlık birimi olmalı.
Ne zaman ağır bir şey kaldırsak ağır olduğunu anlatmak için bu sözü söyleriz. Evet “gavur” kimdir, “ölüsü” nasıldır, bilmiyoruz; ama dilimize yerleşmiş bir deyim olmuş bu söz artık. Sanıyorum taşıdığımız ağırlığın çokluğunu inandırıcı olarak anlatmak için bu deyim söyleniyor.
Merak ettim bu deyimin çıkış öyküsüne baktım. Çanakkale Savaşı sırasında askerler ölen düşman askerlerini çukura gömerken bir askerin cesedini kaldıramamışlar Askerlerden biri “Amma ağırmış gavur ölüsü.” demiş. Bu söz de oradan gelirmiş.
*En iyi tedavi şekillerimizden biri, “Git bir elini yüzünü yıka!” Rahatsızlıklarımızda, hastalandığımızda ilk söylenen sözlerden biridir bu söz. Sanki yüzümüzü yıkayınca her ağrı, her sıkıntı suyla birlikte geçip gidecek. Bir de her türlü öksürük de “Sen üşütmüşsün.” sözü doktorluğumuzun(!) ilk tanısıdır.
*Asansör çağırma tuşuna defalarca basarak daha hızlı geleceğini zanneden tek millet biziz.
Bu tuhaf davranış pek çoğumuzda var. Asansörün önüne gelip tuşa bastığımızda ışık yanar. Belli ki asansör çalışıyor, biraz sonra da gelecektir; ama tuşa çok basınca sanki hemen gelecekmiş gibi bu hareketi birkaç defa daha yaparız.
Bize özgü davranışları anlatan birkaç söz daha yazarak bu konuyu bitireyim:
*İnsanımız gariptir. Camı siler “Ayna gibi oldu.” der; aynayı siler “Cam gibi oldu.” der.
*Pazarda çocuğunu kaybedince feryat figan ağlayan, bulunca da döven anne bizim anneler olmasın!
*Kafasına kuş pisleyince gider, şans oyunu oynar.
*Birbirinin kolunu koparırcasına pazarlık yapar.
*Araba camına "Beni yıka!" yazar.
*Yeni atılmış betona adını, günün tarihini yazar.
*Yemek tabağında et varsa onu yemek için sona bırakır.
*Konukları uğurlarken kapı önünde uzun uzun sohbet eder.
*"Dedikodu yapmayalım." derken dedikodu yapar.
*Bir çay daha içmeyeceğini bildirmek için çay kaşığını bardağın üstüne koyar.
*Çakmakla gaz kaçağı kontrol eder.
*Başkasının gazetesini çaktırmadan okumaya çalışır.
Daha neler neler...
Bu sayılanlar elbette bir genelleme değil; ama pek çok insanımızın günlük yaşamdaki tuhaf davranışlarıdır.
***
Yalnız bizde mi var
Başka ülke insanlarında da vardır tuhaflıklar
Beş parmağınıza bakın
Benzer mi onlar birbirine
İşte şu mavi gökyüzünün altında
Her türlü güzelliklerinin yanında
İnsan oğlu tuhaflıklarıyla da yaşar
"Biz bize benzeriz." diye aynı yerde kalmamalı insan
Geliştirmeli davranışlarını, algılarını
Akıp giderken zaman
Dedim biraz da gülümsetip düşündüreyim
İnsan doğrularıyla, yanlışlarıyla; ağırbaşlılıkları, tuhaflıklarıyla vardır
Bugün de bunları yazdım
Başka ne diyeyim
***
"İnsanoğlu çeşit çeşit
Beş parmağın beşi bir mi?"
Böyle demiş Necati Cumalı, "Serçe Kuşu" başlıklı şiirinde. Dünya iyisi, yardımsever, özverili, hoşgörülü, üretken insanların yanında; çıkarcı, "hep bana" diyen, kindar, övüngen, varlığı işe yaramaz , oturduğu yerden hüküm kadısı gibi ahkam kesen insanlar da vardır. Her iki çeşit insanın başka özelliklerini de sayabiliriz.
Bu facebook türü sosyal medyada öyle paylaşımlar var ki insanı şaşkına çeviriyor. Bir arkadaş şöyle demiş:
"Belki ekonomiyi kurtaramadık; ama vatanı kurtardık."
Anlayacağınız bugünkü iktidara oy vermeyen yirmi beş milyon kişi vatanı satmak için oy kullanmış. Yazık, insan gerçekten üzülüyor. Ben diyorum ki: "Arkadaş sen benim vatan sevgimin yanına bile yaklaşamazsın. Böyle kindar paylaşımlar yaptığın için."
Ortamı da uygun buluyorlar ya "Türkiye laik bir ülke değil, müslüman bir ülkedir." demiş aynı kişi. Sanki laik olmak müslümanlığı engelliyormuş gibi. "Laik"sözcüğünün anlamından da habersiz belli ki...
Erol Evgin bir şarkısında "İşte öyle bir şey" diyor ya ben de oradan buradan gezinerek insanlarımız için "İşte öyle bir şey" demeye çalıştım.
............................................................
Numan Kurt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YEŞİLLİKLER ÜZERİNDE KIRMIZI GELİNCİKLER

  Sabah erken yürürken kıyıda Deniz masmavi, hafif dalgalı Belli ki temizlemiş kendini bütün kış boyunca Güneş ısıtırken yeryüzünü Hafiften ...